Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2010/3199 E. 2010/3896 K. 06.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/3199
KARAR NO : 2010/3896
KARAR TARİHİ : 06.04.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 06.04.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 26.01.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava; yayla olduğu iddia edilen çekişmeli taşınmaza ait tapu kaydının iptali ve özel siciline işlenmesi istemiyle açılmıştır.
Mahkemece dava kabul edilmiş, hükmü davalı taraf temyiz etmiştir.
Her ne kadar mahkemece dosyaya sunulan kanıtlar, bilirkişi raporları, Dairemiz ve Yargıtay’ın çeşitli dairelerince verilen kararlara da atıf yapılmak suretiyle dava konusu yerin yayla olduğu kabul edilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; Kızıldağ yaylası, dosya içerisinde mevcut memleket haritasında da açıkça belirtildiği gibi maruf ve meşhur yaylalardandır. Dairemizce daha önce incelemesi yapılan dosyalara konu taşınmazlar memleket haritasında Kızıldağ Yaylası olarak işaret edilen mevkii kapsamı ile uyumludur.
Ancak; 4342 sayılı Mera Kanununun 3. maddesinde yapılan tanıma göre, yaylak; çiftçilerin hayvanları ile birlikte yaz mevsimini geçirmeleri, hayvanlarını otlatmaları ve otundan yararlanmaları için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerlerdir. Mera, yaylak ve kışlakların özel mülkiyete geçirilmesi, amacı dışında kullanılması, kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinilmesi olanaksız olduğu gibi sınırlarının daraltılması da mümkün değildir.
Çekişme konusu taşınmazlar Karaisalı İlçesi … Köyü Dedepınarı ve … Mevkilerinde bulunmaktadır. Taşınmazın bulunduğu bölge ülkemizin en büyük yaylalarının yer aldığı «… Yaylası» olarak anılmaktadır. Ancak; dosyada yer alan haritasından dava konusu 4 ve 6 numaralı taşınmazlar … yaylası olarak bilinen yerin daha batısında bulunduğu görülmektedir.
Davalı taraf da savunmasında, çekişmeli taşınmazın yayla ile bir ilişkisi olmadığını ileri sürmüştür.
Yaşamını genelde çiftçilikle sürdüren kişilerin hayvanlarını otlatmakta olduğu yaylaya yakın bölgelerde ikamet etmek, ziraat yapmak, bağ ve bahçe yetiştirmek için tarım taşınmazlarına ihtiyaçları olacağı ve bu amaçlarına uygun kazanmaya elverişli bazı taşınmazları mülk edinebilecekleri olgusunu göz ardı etmek, mera, yaylak ve kışlak gibi bölgelerden insanları soyutlamak mümkün değildir.
İddia ve savunma ile az yukarıda anlatılanlara göre, davada sağlıklı bir sonuca ulaşmak için dava konusu taşınmazın kadim … Köyü sınırları içinde kalıp kalmadığının ve bu köyün ikamet edilen veya tarım alanları kapsamında olup olmadığının saptanması önem kazanmaktadır.
O nedenle, öncelikle … köyünün kuruluş tarihi İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünden sorulmalı, böylelikle … Köyünün kadim köy olup olmadığı yönü üzerinde durulmalı, yine bu köye ait en eski tarihlisinden başlamak üzere idari sınır belgeleri ile sınırlar bir haritaya bağlanmışsa haritası da istenilmeli, … Köyüne ait mevcut en eski sınırname yerel bilirkişiler yardımıyla keşfen zemine uygulanmalı, köyün kuruluşundaki idari sınırları belirlenmeli, dava konusu taşınmazın … Köyünün ilk idari sınırları kapsamında kalıp kalmadığı saptanmalı, eğer dava konusu taşınmaz kadim … Köyünün idari sınırları içersinde kalıyorsa seçilecek ve keşifte bulundurulacak harita mühendisi bilirkişiye daha önce sağlanacak eski tarihli memleket haritasındaki durumu incelettirilmeli, köyün ikamet edilen veya tarım alanları içinde kaldığı belirlenirse özel mülkiyete konu teşkil edeceği kabul edilmeli, bu arada taşınmazın kadastro tutanağı edinme sebebi sütununda yerel bilirkişiler çekişmeli yerin kadim … Köyünün tarım alanında kaldığını, dava dışı şahıs tarafından kullanıldığını belirttiklerinden tutanak bilirkişilerinin sözleri denetlenmeli, bütün bunların sonucuna uygun hüküm kurulmalıdır.
Tüm bu inceleme ve araştırma yapılmadan davanın yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
Kabule göre de; dava konusu 20 numaralı parsele ait bilirkişi raporu dosya içerisinde bulunmadığı halde, eksik incelemeye dayalı olarak bu parsel hakkında da hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 06.04.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.