Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2010/2648 E. 2010/3354 K. 29.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/2648
KARAR NO : 2010/3354
KARAR TARİHİ : 29.03.2010

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.06.2009 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin önlenmesi ve ağaçların kal’i istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 25.12.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Dava, çaplı taşınmaza vaki elatmanın kal suretiyle önlenmesi istemine ilişkindir.
Davalı, taşınmaz kaydında lehine muhdesat şerhi bulunduğunu, bu şerhin ancak kamulaştırma yapılarak kaldırılabileceğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının maliki olduğu taşınmaza davalının haksız elatmasının önlenmesine, kal edilecek ağaçların davalıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
22.12.1995 tarih ve 1/3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında vurgulandığı üzere, Eşya Hukukunda, muhdesattan, bir arazi üzerinde arz malikinden başkasına veya bir paydaşa ait yapı ve tesisler ile bağ ve bahçe şeklinde dikilen ağaçları anlamak gerekir. Muhdesat, sahibine arazi mülkiyetinden ayrı, bağımsız bir mülkiyet veya sınırlı bir ayni hak sağlamaz. Muhdesat sahibinin hakkı, sadece şahsi bir haktır (Türk Medeni Kanununun m.722, 724, 729).
Bir kişi lehine muhdesadın tespitine ve bunun kütüğün beyanlar hanesine yazılmasına 3402 sayılı Kadastro Kanununun 19/II. maddesi imkan sağlamaktadır. Gerçekten, anılan hüküm uyarınca “Taşınmaz mal üzerinde malikinden başka bir kimseye veya paydaşlardan birine ait muhdesat mevcut ise bunun sahibi, cinsi, ihdas tarihi ve iktisap sebebi belirtilerek tutanağın ve kütüğün beyanlar hanesinde gösterilir”.
Bu tür bir hakkın zemin üzerindeki binanın veya ağaçların yok olması gibi bazı nedenlerle ortadan kalkacağı kuşkusuzdur. Diğer taraftan, Türk Medeni Kanununun 1012. maddesi hükmü gereğince de, kaydın terkini kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlı olarak yapılabilir. Türk Medeni Kanununun 1026.maddesi uyarınca terkin işlemi yapacak mercii ise ilgili Tapu Sicil Müdürlüğüdür.
Ne var ki, bu tür bir belirtme Türk Medeni Kanununun 684.maddesine sınırlama getirerek muhdesat konusu ile arazinin bütünleşmesine engel olacağından, arazi sahibinin mülkiyet hakkını ileri sürerek ve muhdesat bedelini hak sahibine ödemesi suretiyle mahkemeden terkin talebinde bulunması olanaklıdır.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş, keşfen bilirkişilere belirtme konusu hakkın dava tarihindeki rayiç bedelini hesaplattırmak, bulunacak bu bedeli davacıya depo ettirmek, birlikte ifa suretiyle tapu sicilinde davalı lehine yapılan belirtmeyi terk ederek davayı bu şekilde kabul etmek olmalıdır.
Kayıttaki belirtmenin, davalıya sağladığı hak bir yana bırakılarak istemin kabulü doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 29.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.