Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2010/1945 E. 2010/2612 K. 10.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1945
KARAR NO : 2010/2612
KARAR TARİHİ : 10.03.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 10.10.2003 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen reddine kısmen kabulüne dair verilen 25.05.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı Hazine, dava konusu 125 ada 89 ile 119 ada 96 ve 92 parsel sayılı taşınmazların öncesinin mer’a olduğunu, zilyetlikle kazanılmasının mümkün olmadığını ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile mer’a olarak sınırlandırılarak özel sicili yazılmasını istemiştir.
Mahkemece, 119 ada 92 ve 96 parsel sayılı taşınmazların mer’a niteliğinde bulunmadığı gerekçesi ile reddine; 125 ada 89 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile mer’a olarak sınırlandırılmasına karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava, çekişme konusu taşınmazların evveliyatının mer’a olduğu iddiasına dayalı tapu iptali ve mer’a olarak sınırlandırılması istemine ilişkindir.
25.02.2009 tarihinde kabul edilerek 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Kanunun 2. maddesi ile, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesinin 3. fıkrasına ekleme yapılmıştır. Anılan hüküm, “bu hüküm iddia ve taşınmazın niteliğine yahut Devlet veya diğer kamu tüzel kişileri dahil tarafların sıfatına bakılmaksızın uygulanır” şeklindedir.
Diğer taraftan, 5841 Sayılı Kanununun 3. maddesi ile de 3402 Sayılı Kadastro Kanununa geçici 10. madde eklenmiştir. Bu madde ise “bu kanunun 12. maddesinin 3.fıkrası hükmü, Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğu iddiası ile yürürlük tarihinden önce açılmış ve henüz hükme bağlanmamış olan davalarda dahi uygulanır” kuralını getirmiştir.
Çekişme konusu 119 ada 92 ve 96 parsel sayılı taşınmazlar 14.09.1991 tarihinde kadastro nedeni ile davalıların murisi adına kayıtlıdır. Davacı, taşınmazın kadim mer’a olduğu iddiası ile 10.10.2003 tarihinde dava açmıştır. Görülüyor ki, on yıllık hak düşürücü süre davanın açıldığı tarih itibariyle geçmiştir. Bu nedenle, Mahkemece, 119 ada 92 ve 96 parsel sayılı taşınmazlara yönelik istemin, taşınmazın tescili ile dava tarihi arasında on yıllık hak düşürücü süre geçtiği gerekçesi ile reddi yerine, taşınmazın mer’a olmadığı gerekçesi ile reddi doğru görülmemiş ise de, sonucu itibariyle hüküm doğru bulunduğundan, HUMK. nun 438/IX maddesi uyarınca bu parseller yönünden onanması gerekmiştir.
2-Bir davada taraf olabilmek için dava ehliyetinin bulunması gerekir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma (fiil, eylem) ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şeklidir. (Baki Kuru-HUMK-I.cilt) Davada, ayrık durumlar dışında ayırt etme gücüne sahip küçükler kanuni temsilcileri tarafından temsil edilirler. Dava ehliyeti bulunmayan kişilere karşı dava açılması halinde, mahkemece davalıya yasal temsilci atanmasına kadar dava ertelenir.
Somut olayda, 125 ada 89 parsel sayılı taşınmaz maliki … mirasçılarına karşı dava açılmıştır. Davalılardan …, …, …, … ve … …’in dava açıldığı tarih itibariyle yaş küçüklüğü nedeni ile fiil ehliyetine sahip olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu davalıların dava ehliyeti yasal temsilcileri tarafından kullanılabilir. Bu nedenle, fiil ehliyeti bulunmayan davalılara vasi veya kayyım ataması yapılmadan yargılamaya devamla haklarında hüküm kurulması doğru görülmemiş bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, hükmün gerekçesinin değiştirilmiş ve DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, (2.) bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 10.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.