Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2010/1677 E. 2010/4262 K. 13.04.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1677
KARAR NO : 2010/4262
KARAR TARİHİ : 13.04.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 04.08.2009 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve mera olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kesin hüküm nedeniyle reddine dair verilen 14.12.2009 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 13.04.2010 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı … vekili Av…. ile karşı taraftan davalılar … vd. vekili Av…. ve davalı … vekili Av…. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı … tüzel kişiliği 101 ada 62, 113 ada 21 ve 22, 101 ada 1, 113 ada 17 ve 113 ada 19 parsel sayılı taşınmazların kadim meraları olduğunu, yapılan sınırlandırma ve tescil işlemlerinin iptali ile köye ait mera parsellerine dahil edilmesine ve mera siciline yararlanma haklarının olduğunun yazılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, aynı konuda açılan davanın reddedildiğini, kesin hüküm bulunduğunu, eldeki davanın da reddi gerekeceğini savunmuştur.
Mahkemece, kesin hüküm nedeniyle dava reddedilmiştir.
Hükmü davacı temyiz etmiştir.
Gerçekten, aynı yer Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/71 esasında kayıtlı dava dosyasının incelenmesinden davacı köyün 113 ada 17 ve 19 sayılı parseller ile bazı taşınmazların mera olduğu iddiası ile dava açtığı, bu davanın yargılaması aşamasında dava konusu taşınmazların köy tüzel kişiliği ile bir ilgisi bulunmadığına dair beyanda bulunduğu, açılan davanın mahkemece reddedildiği ve hükmün kesinleştiği görülmektedir.
Bir davada davanın taraflarından birisinin beyanının bağlayıcı kabul edilebilmesi için o tarafın beyanda bulunduğu hak üzerinde tasarruf yetkisi bulunması gerekir. Meralar kullanma hakkı bir veya birden çok köy veya belediyeye bırakılan devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup, kamu malı niteliğindedir. Dolayısıyla, köyü temsile yetkili olan muhtar kamu malı niteliğindeki bir yer üzerinde bağlayıcı beyanda bulunamaz. Kaldı ki, 442 sayılı Köy Kanununun 37/7 maddesi uyarınca köy muhtarı köy işlerinde hem davacı hem de hasım olarak mahkemede temsil yetkisine haiz ise de köyün aleyhine sonuç meydana getirecek bir irade açıklamasıyla davayı kabul etmeye veya davadan vazgeçme niteliğinde beyanda bulunmaya mezun değildir. Kısaca, orta yerde usul tekniği açısından kesinleşmiş bir yargı kararı bulunduğundan bahsedilemez.
Mahkemece yapılması gereken iş, taraflardan delillerini toplayarak yöntemine uygun inceleme ve araştırma yapmak, elde edilecek sonuç doğrultusunda bir hüküm kurmak olmalıdır.
Değinilen yönün gözardı edilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 750.00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 13.04.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.