YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/14833
KARAR NO : 2011/1290
KARAR TARİHİ : 07.02.2011
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 14.04.2010 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 28.10.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, çaplı taşınmaza yersiz elatmanın önlenmesi ve komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi istemlerine ilişkindir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacıya ait 69 sayılı parsele davalının elatması olmadığından bu istemin reddine, ancak bilirkişi tarafından davacının binasındaki bacadan çıkan dumanların davacıyı rahatsız ettiği saptandığından, bu istemin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 683. maddesi; “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir” hükmü ile malikin mülkiyet hakkını hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir.
Anılan kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. maddesi; “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşularını olumsuz şekilde etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel âdete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel âdete uygun ve kaçınılmaz
taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.
Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek iş ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hâkim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece kurulacak hükümde zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Bilirkişi 27.10.2010 tarihli ek raporunda, davalının binasındaki bacanın yapım şartlarına uygun imal edilmediğini, bu haliyle dumanın davacıyı rahatsız edebileceğini belirtmiş, mahkemece de bu rapor hükme dayanak yapılmıştır. İncelenen keşif tutanağından, bilirkişiye bir uygulama yaptırılmadığı anlaşılmaktadır. Diğer taraftan keşfin yapıldığı tarih 22.07.2010 olup, keşif yaz aylarında yapıldığından ve uygulama da yaptırılmadığından bilirkişinin raporu somut verilere dayanmamaktadır. Dolayısıyla, eldeki uyuşmazlıkta zarar unsuru kesin bir biçimde saptanmamıştır.
Mahkemece değinilen olgular gözetilerek komşuluk hukukundan kaynaklanan istemin de reddi yerine, kanıtlanamadığı halde hüküm altına alınması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 07.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.