Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2010/1432 E. 2010/2205 K. 02.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1432
KARAR NO : 2010/2205
KARAR TARİHİ : 02.03.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 30.12.2003 gününde verilen dilekçe ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ve kötüniyet iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 23.10.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

_K A R A R_

Davacı, davalılardan …’ın paydaş olduğu 2730 ada 3, 4, 5 numaralı parseller ile ilgili olarak 21.09.2000 tarihinde yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davalı …’a isabet eden dairelerden 2 adedinin 14.11.2002 tarihinde düzenlenen satış vaadi sözleşmesi ile kendisine devir edildiğini, yüklenici ile yapılan sözleşmenin feshi ve yeni yüklenici ile yapılan 02.06.2003 tarihli sözleşmenin muvazaa ve davalı …’e yapılan satışın da …’in kötüniyetli olması sebebiyle geçerli olmadığını belirterek, taşınmaz satış vaadi sözleşmesine konu dairelere isabet eden arsa payı veya satış vaadinde bulunan …’a isabet etmesi gereken arsa payından sözleşmeye konu bağımsız bölümlere isabet eden arsa payının iptali ile adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı …, davaya konu dairelerin davacı ile evlilik birliğinin devamını sağlamak amacıyla verildiğini, gerçek bir satışın söz konusu olmadığını, davacı ile boşandıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı …, dava konusu bağımsız bölümü iyiniyetle ve bedelini ödeyerek satın aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın aile mahkemesinin görev alanına girdiği gerekçesi ile verilen karar Dairemizin 29.04.2008 tarihli kararı ile bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne, 2730 adına 6 parselde davalı … adına kayıtlı olan (441/1607) hissenin (255/1607) hissesinin iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü davalı … temyiz etmiştir.
Dava, taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ve kötüniyet iddiasına dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Kaynağını Borçlar Kanununun 22. maddesinden alan taşınmaz satış vaadi sözleşmeleri Borçlar Kanununun 213. maddesi ile Türk Medeni Kanununun 706. ve Noterlik Kanununun 89. maddesi hükümleri uyarınca noter önünde re’sen düzenlenmesi gereken, bir başka anlatımla geçerliliği resmi şekil şartına bağlı kılınan tam iki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan sözleşme türüdür. Vaat alacaklısı taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile mülkiyet devir borcu yüklenen satıcıdan edimini yerine getirmediğinde Türk Medeni Kanununun 716. maddesi uyarınca açacağı tapu iptal ve tescil davasında borcun hükmen yerine getirilmesini isteyebilir.
Somut olayda, davacının dayandığı sözleşme noterde usulüne uygun olarak düzenlenmiş olup geçerli bir sözleşmedir. Yine mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davalı …’ın Türk Medeni Kanununun 1023. ve 1024. maddeleri kapsamında iyiniyetli üçüncü kişi olduğunun kabulü mümkün değildir. Mahkemece anılan hükümler gözetilerek davanın kabul edilmesi yerinde olmakla birlikte hükme esas alınan bilirkişi raporu hüküm kurmaya yeterli değildir. Dava konusu istemin dayanağını oluşturan 14.11.2002 tarihli taşınmaz satış vaadi sözleşmesi ile satış vaadinde bulunan, 21.09.2000 tarihinde düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile kendisine isabet edecek dairelerden 2 adedini satmayı vaat etmiştir. Sözleşmeye konu bina inşa edilmemiş olduğundan davacıya satışı vaat edilen bağımsız bölümlere isabet eden arsa payının belirlenerek bu payın tesciline karar verilmesi gereklidir.
Belirtilen nedenle mahkemece, 21.09.2000 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ifa ile sonuçlanmış olsaydı, 24.11.2002 tarihinde düzenlenen satış vaadi sözleşmesine konu olan bağımsız bölümlere ne kadar arsa payının isabet edeceği bilirkişi raporu ile saptanmalı, bu arsa payının davacı adına tesciline karar verilmelidir. Bu husus gözetilmeksizin yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davalının temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının yatırana istek halinde geri verilmesine, 02.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.