Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2010/12526 E. 2011/241 K. 18.01.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12526
KARAR NO : 2011/241
KARAR TARİHİ : 18.01.2011

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 13.06.2003 ve birleşen davada 28.02.2006 gününde verilen dilekçeler ile taşınmaz satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan muhakeme sonunda; davanın ve birleşen davanın kabulüne dair verilen 24.06.2010 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak davalılar… A.Ş. ve … vekilleri, duruşmasız olarak davalılar … tarafından istenilmekle, tayin olunan 18.01.2011 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı … vekili Av…. ile karşı taraftan davacı vekili Av…. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava ve birleştirilen dava, satış vaadi sözleşmesi ve muvazaa iddialarına dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı şirket, satış vaadi sözleşmesinin iptali için dava açtıklarını, satış vaadine konu bağımsız bölümler için davacı tarafından bedel ödenmediğini, açılan davanın reddini savunmuştur.
Davalılardan …, davacının diğer davalı şirketin ortağı olduğunu, sözleşmenin muvazaalı düzenlendiğini, kazanılan mülkiyet hakkını ortadan kaldırmayacağını, davanın reddini savunmuş, davalı …, savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar Dairemizin 01.06.2009 tarihli 2009/6155 E. 2009/6826 K. sayılı ilamı ile özetle; “Davalı şirketin, davada dayanılan 08.01.2001 günlü sözleşmenin muvazaalı olduğunu, sözleşme bedelinin ödenmediğini, 08.01.2001 günlü sözleşmenin feshi için dava açtığını ileri sürdüğü, açılan dava eldeki davayı etkileyeceğinden, anılan davanın kesinleşmesi beklenilerek oluşacak sonuca göre bir değerlendirilme yapılması gerektiği” belirtilerek hüküm bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davalılar …, …, … ve … A.Ş. temyiz etmiştir.
Dava, satış vaadi sözleşmesi ve muvazaa iddiasına dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Dayanılan satış vaadi sözleşmesi resmi şekle uygun düzenlenmiştir. İki tarafa borç yükleyen ve kişisel hak sağlayan bu sözleşme ile mülkiyet devir borcu altına giren satıcıdan edimin yerine getirilmemesi halinde yargı yerine başvurularak borcun hükmen yerine getirilmesi istenebilir. 08.01.2001 günlü sözleşmede tescili talep edilen bağımsız bölümlerin değeri 30.000.00 TL olarak gösterilmiş ve dava da bu değer üzerinden harcı ödenerek açılmış ise de, mülkiyetin nakli 13.06.2003 tarihinde açılan dava ile talep edilmiştir. Her dava açıldığı tarihteki koşullara uygun değerlendirileceğinden dava değerinin 08.01.2001 günlü sözleşmede yazılı 30.000.00 TL olduğunun kabulüne olanak yoktur. Dava 13.06.2003 tarihinde açıldığından dava değeri bu tarihe göre saptanmalıdır. Zira kamu düzenine ilişkin olan 492 sayılı Harçlar Kanununun 27. ve devamı maddelerinde, dava açılırken ödenmesi gerekli olan harçlar ile eksik harç yatırılmış olması halinde yapılacak işlemler açıklanmıştır. Anılan Yasanın 27. maddesinin son fıkrasında, “Harç peşin veya süresinde ödenmemiş ise, müteakip muamelelere ancak harç ödendikten sonra devam olunur” hükmü, 30. maddesinde de, “Mahkeme sırasında tespit olunan değerin, dava dilekçesinde bildirilen değerden fazla olduğu anlaşılırsa, yalnız o celse için muhakemeye devam olunur, takip eden celseye kadar noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunmaz. HUMK’nun 409. maddesinde gösterilen süre içinde dosyanın muameleye konulması, noksan olan harcın ödenmesine bağlıdır” hükmü bulunmakta olup, söz konusu açık yasal düzenlemeler gereğince dava açılırken dava değerine göre peşin olarak yatırılması gereken karar ve ilam harcının eksik alındığının tespiti halinde bu hükümlere göre işlem yapılması zorunludur. Dosyaya sunulan bilirkişi raporlarında dava konusu taşınmazların değeri dava dilekçesinde belirtilen değerden farklı belirlendiğine göre, mahkemece taşınmazların dava tarihindeki değeri saptanmalı, belirlenen bu değer üzerinden, yukarıda açıklanan konuya ilişkin özel hükümler gereğince eksik harç tamamlatılmalı, tamamlanmaması durumunda HUMK’nun 409. maddesi hükmüne göre dava dosyasının işlemden kaldırılması, bu maddede öngörülen üç aylık sürede dosyanın yenilenmesi halinde davaya kaldığı yerden devam edilmeli, üç aylık sürede davanın yenilenmemesi halinde ise “davanın açılmamış sayılmasına”
karar verilmelidir. Mahkemece açıklanan hususlar ve Harçlar Kanunundaki açık hükümler gözardı edilerek, hüküm kurulmuş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiş, bozma nedenine göre davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
Kabule göre de;
Dava konusu 79 numaralı bağımsız bölüme ilişkin tapu kaydında satış vaadi sözleşmesine ilişkin şerh bulunmadığı, tedbir kararı da davalı …’a 10.01.2001 tarihinde yapılan satış işleminden sonra 07.06.2004 tarihinde konulduğu halde Türk Medeni Kanununun 1023 ve 1024.maddeleri kapsamında bir incelemede yapılmaksızın davanın kabulüne karar verilmiş olması ve dava konusu olan 79 ve 93 numaralı bağımsız bölümlere ilişkin istem (1/2) hissenin iptal ve tesciline ilişkin olduğu halde HUMK.nun 74.maddesine aykırı olarak talep aşılmak suretiyle tüm hissenin tesciline karar verilmiş olması da yerinde değildir.
SONUÇ: Davalıların temyiz itirazlarının yukarda 1. bentte açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, tarafların diğer temyiz itirazlarının bozma nedenine göre şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 825.00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …’a verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine 18.01.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.