Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2010/12155 E. 2010/13960 K. 14.12.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/12155
KARAR NO : 2010/13960
KARAR TARİHİ : 14.12.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.04.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırılması istenmesi üzerine bozmaya uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine (111 ada 104 parsel yönünden) dair verilen 18.05.2010 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, yayla olduğu iddia edilen çekişmeli taşınmaza ait tapu kaydının iptali ve özel siciline bu niteliği ile işlenmesi istemi ile açılmıştır.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava kabul edilmiş, hükmün davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 08.12.2009 tarihli kararı ile; dava konusu 111 ada 104 numaralı taşınmaz ile ilgili olarak kesin hüküm bulunduğu, bu parsel yönünden davanın reddine karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur.
Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda; 111 ada 104 parsel yönünden davanın reddine 111 ada 101 numaralı parsel yönünden ise “kararın kesinleşmiş olması sebebiyle hüküm kurulmasına yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulmuştur.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Buna göre, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait her hangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK.nun 389. maddesinde de tekrarlanmış; HUMK.nun 381. maddesinde ise “Kararın tefhimi en az 388. maddede belirtilen hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur” hükmüne yer verilmiştir.
Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar ve hükmün hedefine ulaşması engellenir. Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Hukuk Genel Kurulu’nun 19.6.1991 gün 323/391 sayılı; 10.9.1991 gün 281-415 sayılı; 25.9.1991 gün 355-440 sayılı; 05.12.2007 gün ve 2007/3-981/936 sayılı; 23.01.2008 gün ve 2008/14-29/4 sayılı kararlarında da kabul edildiği üzere bozma kararı ile ilk hüküm ortadan kalktığından ona atıf suretiyle hüküm kurulmasının yukarıda açıklanan kurallara uygun düşmeyeceği de açıktır.
Açıklanan nedenle mahkemece; 111 ada 101 parsel hakkında usulünce hüküm kurulmamış olması sebebiyle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ :Davacnın temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 14.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.