Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2010/1196 E. 2010/2168 K. 02.03.2010 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2010/1196
KARAR NO : 2010/2168
KARAR TARİHİ : 02.03.2010

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 30.05.2005 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davalı … aleyhine açılan davanın reddine, … aleyhine açılan davanın kabulüne dair verilen 08.07.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma isteminin masraf verilmediğinden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:

K A R A R

Davacı, 1071 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 4 numaralı bağımsız bölümü satın almak amacıyla o tarihte maliki olan dava dışı … ile anlaştığını ve hesabına 22.000.00 TL yatırdığını, bakiye 10.000.00 TL’yi de …’a verilmek üzere davalı …’ye verdiğini, taşınmaz üzerinde ipotek şerhi bulunması nedeniyle tapuda devir işlemi yapılamadığını, yurt dışına çıkması gerektiğinden davalı … adına tescil edilip, sonradan kendisine iade edilmek koşulu ile …’ye 09.09.2004 tarihli vekaletname verdiğini, ancak davalının taşınmazı tapuda 1/2’şer payı kendisi ile diğer davalı annesi … adına tescil ettirdiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının taşınmazı davalı … ile birlikte ortak olarak satın almak üzere anlaştığı, …’nin kötü niyetli olarak taşınmazın yarı payını annesi adına tescil ettirdiğinden bahisle davalı … … aleyhine açılan davanın reddine, davalı … aleyhine açılan davanın ise kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili ile davalı … vekili temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 05.02.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK’nun 292. maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille … edilebilir.
Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HUMK.m.236) yemin (HUMK.m.344) gibi kesin delillerle de … edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
1-Eldeki davada; davacı inanç sözleşmesini yukarıda açıklandığı şekilde yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamadığından davacının sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş ve reddi gerekmiştir.
2-Davacının sair temyiz itirazları ile davalının temyiz itirazlarına gelince;
Gerçekten davacı inanç sözleşmesini yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamamış ise de; davacı, delil listesinde her türlü delile dayandığını bildirmiştir. Her türlü delil yemin delilini de kapsar. Bu durumda, mahkemece davacıya, davalılara yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılıp bu hakkını kullanıp kullanmayacağı sorularak HUMK’nun 337. ve müteakip maddeleri gereğince işlem yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Mahkemece, açıklanan bu yön dikkate alınmadan ve yanlış hukuki nitelendirme sonuçu davalı … … aleyhine açılan davanın reddine, davalı … aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) bentte yazılan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, (2) bentte yazılan nedenlerle davacı ve davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatıranlara iadesine, 02.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.