Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2009/2005 E. 2009/5645 K. 05.05.2009 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2009/2005
KARAR NO : 2009/5645
KARAR TARİHİ : 05.05.2009

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 20.04.2005 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat, 19.03.2007 tarihli ıslah dilekçesi ile dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile davalı arsa malikleri adına tescili istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davacının ıslah talebinin kabulü ile tapunun iptali ile davalı arsa malikleri adına tesciline dair verilen 13.11.2008 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar … ve … vekili ile davalı … vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 05.05.2009 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Av….ve davalı … vekili Av…. ile karşı taraftan davacı vekili Av…. geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. … karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, yüklenicinin temliki işlemine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davalı arsa sahipleri, yüklenicinin edimlerini yerine getirmediğini, özellikle yapıya kullanma izni alınmadığını, kaldı ki taşınmazı tapuda diğer davalı …’e sattıklarını, davalı … taşınmazı tapuda iyiniyetli olarak satın aldığını, davanın reddini savunmuştur.
Davalı yüklenici, savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, muvazaa olgusunun varlığı kabul edilerek ve davacının 19.03.2007 tarihli ıslah talebi dikkate alınarak çekişme konusu 3 numaralı bağımsız bölümün arsa sahibi davalılar adına tesciline karar verilmiştir.
Hükmü, davalı arsa sahipleri ile kayıt maliki davalı … temyiz etmişlerdir.
Dosya kapsamında yer alan bilgi ve belgelerden ve özellikle aynı yer Asliye 2.Hukuk Mahkemesinin 2001/443 Esasında kayıtlı dava dosyasının 04.03.2004 tarihli duruşma tutanağına yazılan davalı arsa sahiplerinin beyanlarından yüklenicinin 29.04.1997 günlü arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesi uyarınca yapması gereken işleri yerine getirdiği, yapıdaki eksiklik olarak sadece iskan ruhsatı alınması işinin kaldığı, yapıya iskan ruhsatının davanın devam ettiği sırada 12.08.2008 tarihinde alındığı, böylelikle 29.04.1997 günlü sözleşmedeki edimlerin davalı arsa sahipleri bakımından ifa ile sonuçlandığı, dolayısıyla yüklenicinin bir bakıma eser bedeli olan ve sözleşmede iskan alınması koşulu halinde devri kararlaştırılan 3 numaralı bağımsız bölüm tapusuna hak kazandığı anlaşılmaktadır. Yüklenici sözleşme uyarınca kazandığı şahsi hakkını doğrudan arsa sahiplerine karşı ileri sürebileceği gibi bu hakkı Borçlar Kanununun 163. maddesi hükmünce yazılı olmak koşuluyla üçüncü kişiye temlik de edebilir. Davada dayanılan 18.10.2000 günlü taşınmaz satış vaadi sözleşmesi yüklenicinin temliki işlemidir. Temlik işlemi gerçek bir alacağa dayanmakta ise üçüncü kişi de bu hakka dayanarak borçludan (arsa sahiplerinden) ifayı isteyebilir. Mahkemece, bu saptamalar ile arsa sahiplerinin yukarıda sözü edilen dava dosyasındaki beyanları dikkate alınarak temlikin gerçek bir alacağa dayandığının kabulü usul ve yasaya uygundur.
Davacının kayıt maliki üçüncü kişinin muvazaa iddiasına gelince;
Hukukumuzda, kişilerin satın aldığı şeylerin ileride kendilerinden geri alınabileceği endişesi taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, satın alan kişinin iyiniyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bir tanımlama yapmak gerekirse iyiniyetten maksat “hakkın doğumuna engel olacak bir hususun hak iktisap edilirken kusursuz olarak bilinmemesidir”.
Belirtilen bu ilke, TMK.m. 1023’de aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki m.1024’de “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde vurgulanmıştır.
Somut olayda; kayıt maliki ile davalı arsa sahiplerinden …’un aynı işyerinde çalıştıkları, işyerinde davalı …’un yaptığı ilan üzerine davalı …’in çekişme konusu bağımsız bölümle ilgilendiği, bu yerde 9 yıldır davacı …’un oturduğu, davalı … vekilinin
03.11.2008 tarihli dilekçesinde belirttiği üzere arsa sahibinin dairede oturan kiracının geçimsiz olduğunu kendisine söylediği, alıcı olanlara dairenin gösterilmediğini beyan ettiği, bunun üzerine de aynı yapıdaki bir başka dairenin görülerek çekişmeli yerin satın alındığı anlaşılmaktadır. Görülüyor ki, davalı … kolay bir araştırmayla aslında davacıya yüklenici tarafından temlik edilen bağımsız bölümün arsa sahiplerine değil, davacıya ait olduğunu bilebilecek durumdaki kişidir. Bu haliyle, davalı …’in Türk Medeni Kanununun 1023. maddesinden yararlanması olanağı yoktur. Mahkemenin bu düşüncelerle davalı …’in kötüniyetli malik olduğunu ve tescilin haklı bir nedene dayanmadığını kabul etmesinde de yasaya aykırılık bulunmamaktadır.
Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davalı …, … ve …’ın bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, 625.00TL. Yargıtay duruşma vekillik ücretinin temyiz edenlerden alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine, 05.05.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.