Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2008/6528 E. 2008/11628 K. 14.10.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/6528
KARAR NO : 2008/11628
KARAR TARİHİ : 14.10.2008

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 28.11.2001 gününde verilen dilekçe ile alacak-tazminat, karşı davacı vekili tarafından verilen 12.04.2002 günlü dilekçe ile de tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kısmen kabulüne, karşı davanın reddine dair verilen 26.12.2007 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı-k.davacı duruşmasız olarak davacı-k.davalı tarafından istenilmekle, tayin olunan 14.10.2008 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av…. Erden ile karşı taraftan davacıvekili Av…. geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. … karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava konusu yerin 03.04.2000 tarihli sözleşme ile diyaliz merkezi olarak işletilmek üzere davalıya kiralandığını, sözleşme uyarınca tüm giderlerin kiralayan tarafından karşılandığını, davalıya diyaliz başına 4,-USD ödeme yapıldığını, kalan gelirin kiralayana ödendiğini, davalının gerek sözleşme ve gerekse ilgili yönetmelik hükümlerine aykırı davranarak masrafları gereksiz çoğalttığını, hasılatın düşmesine neden olduğunu, kiralayan şirketi zarara uğrattığını, davalının eylemlerinden dolayı Emekli Sandığı Genel Müdürlüğü ile yapılan sözleşmenin 28.02.2001 tarihinde, SSK … İşleri Genel Müdürlüğü ile yapılan sözleşmenin 12.06.2001 tarihinde, davalı ile yapılan kira sözleşmesinin de 19.06.2001 tarihinde feshedildiğini, kiralananın kiracı tarafından teslim edildiğini, davalının 30.10.2001 tarihi itibariyle cari hesap borç bakiyesinin ihtilaflı konular hariç olmak üzere 19.696.369.157 TL olduğunu, diyaliz merkezinde çalışmadığı halde … isimli kişiye Mayıs 1999 tarihinden beri maaş ödendiğini, bu kişiye yapılan ödeme tutarının 8.311.325.539 TL faizinin 6.664.336.452 TL olup toplam 14.975.661.991 TL
olduğunu, Emekli Sandığı ile yapılan sözleşmenin feshi nedeniyle 29.06.2001 tarihine kadar uğranılan zarar miktarının toplam 26.486.291.360 TL olduğunu, SSK ile yapılan sözleşmenin 12.06.001 tarihinde feshi nedeniyle 29.06.2001 tarihine kadar uğranılan zarar miktarının 16.526.271.593 TL olduğunu, 03.04.2000 tarihi itibariyle on yıl süreli olarak imzalanan sözleşmenin davalının kusurundan kaynaklanan nedenle feshedildiğini belirterek, cari hesaptan kaynaklanan alacağın mahsuptan sonra kalan 11.444.969.517 TL, … isimli kişiye ödenen miktarın faiziyle birlikte toplam 14.975.661.991 TL, Emekli Sandığı ile yapılan sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zarar karşılığı olarak 26.486.291.360 TL, SSK ile yapılan sözleşmenin feshi nedeniyle uğranılan zarar karşılığı 16.463.533.161 TL ve sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle uğranılan zararlar karşılığı olarak fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.000.000 TL’nin haksız fiilden kaynaklanan eylemlerden doğan alacakların haksız fiil tarihinden, sözleşmeden kaynaklanan alacakların da ihtarname tarihlerinden başlamak üzere ticari faizleri ile birlikte tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalı, Emekli Sandığı ve SSK ile yapılan sözleşmelerin feshinin kira sözleşmesinin feshi sonucunu doğurmayacağını, davacının sözleşmeyi feshinin haklı bir nedene dayanmadığını, Borçlar Kanununun 286.maddesi uyarınca tazminat ödemeyen kiralayanın sözleşmeyi fesih hakkı bulunmadığını, kiralananın boşaltılmasından sonra da davacı şirket tarafından çalıştırılmaya devam olunması nedeniyle tazminat isteminde bulunamayacağını belirterek davanın reddini istemiş; karşı davasında ise sözleşmenin süresinden önce ve haklı bir nedene dayanmaksızın feshi nedeniyle 105 ay süreyle uğradığı kar mahrumiyetine karşılık fazlaya dair hakları saklı kalmak koşuluyla şimdilik 50.000,00 YTL’nin faizi ile birlikte tahsili isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, davacının cari hesap alacağı ve Emekli Sandığı ile SSK ile yapılan sözleşmelerin feshi sebebiyle uğradığı zararlar karşılığı olmak üzere toplam 12.839,84 YTL’nin faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, karşı davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı-karşı davalı ile karşı davacı-davalı temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden, taraflar arasındaki kira sözleşmesi ilişkisinin 03.04.2000 tarihinde kurulduğu ve 10 yıl süreli olduğu görülmektedir. Kira sözleşmesinin niteliği itibariyle, yanlar arasındaki uyuşmazlığın Borçlar Kanununun hasılat kirasına ilişkin 270.vd. maddeleri ile yine aynı yasanın genel hükümleri uygulanmak suretiyle giderilmesi gerekmektedir. Yine dosyada yer alan ve davacı tarafından davalıya keşide olunan 20.02.2001 ve 16.03.2001 günlü ihtarname içeriklerinden, davacı
kiralayanın davalıya işletmenin iyi bir suretle işletilmediğini ihtar ettiği ve işin mahiyetine uygun süre verdiği, sonuç alınamaması üzerine 03.04.2000 günlü kira sözleşmesinin feshedildiği anlaşılmaktadır. Kısaca ifade etmek gerekirse, 03.04.2000 başlangıç tarihli kira ilişkisi 10 yıllık kira süresi dolmadan davacı tarafından 16.03.2001 tarihinde feshedilmiştir. Feshe, davalı ve karşı davacı kiracının kiralananın işletilmesindeki basiretsizliğinin neden olduğu açık-seçiktir.
Bu saptamalardan sonra, davadaki istek kalemleri dikkate alınarak burada menfi zarar, müspet zarar ve kar kaybı zararı kavramları üzerinde durulması gerekecektir.
Menfi zarar; alacaklının sözleşmeyi yaptığı için uğradığı, sözleşmeyi yapmamış olsaydı uğramayacağı zarar olarak tanımlanabilir. Bu zarar, alacaklının mal varlığını, sözleşmeden dönmeden sonra içinde bulunduğu durum ile böyle bir sözleşme yapılmamış olsaydı içinde bulunacağı durum arasındaki farktan ibarettir. Kısacası, menfi zarar sözleşmeye güvenilerek o sözleşmenin icrasını teminen yapılan giderlerin bütün karşı tarafın mal varlığına girmese dahi o sözleşme sebebiyle “cepten çıkan” paradır. Borçlunun temerrüdü üzerine alacaklı gerekli şartları yerine getirerek sözleşmeyi feshetmişse iki tarafa borç yükleyen akitlerde uygulanması gerekli olan Borçlar Kanununun 108/1.maddesine dayanarak fesihten sonra vaad ettiği şeyi vermekten kaçınabileceği gibi daha önce yerine getirdiği edimleri de geri isteyebilir. Bu sonuç, Borçlar Kanununun 108/1.maddesinde aynen “akitten rucu eden alacaklı vaad olunan şeyi vermekten imtina ve tediye eylediği şeyi istirdat edebilir” şeklinde açıklanmıştır. Yasa hükmünce anılan taleplerin ileri sürülmesi kusur koşuluna bağlı değildir. Borçlu, kusursuz olsa bile alacaklı bu talepleri ileri sürebilecektir. Bazı taleplerin ileri sürülebilmesi ise karşı tarafın borcunu ihlalde kusurlu olması koşuluna bağlıdır. Bu kural da, Borçlar Kanununun 108/II.maddesinde “bundan başka borçlu kendisine hiçbir kusurun isnat edilemeyeceğini ispat edemezse alacaklı akdin hükümsüzlüğünden mütevellit zararın tazminini de talep edebilir” biçiminde ifade edilmiştir.
Akdin feshinin sonuçlarını düzenleyen Borçlar Kanununun 108.maddesine ilişkin bu kısa açıklamalardan sonra müspet zararın ne anlama geldiği sorununa gelince, uygulamada ve doktrinde müspet zarar (olumlu zarar); o sözleşme nedeniyle mal varlığında artışı beklenen meblağın, sözleşmenin haksız feshinden ötürü mal varlığına girmemesinden kaynaklanan zarar olarak tarif edilmektedir. Fakat doktrinde genellikle müspet zarar; alacaklının gereği gibi ve vaktinde olan ifaya taalluk eden menfaatine tekabül eder. Yani borçlu edayı gereği gibi ve vaktinde yerine getirseydi alacaklının
mameleki ne vaziyette bulunacak idi ise bu vaziyetle mamelekin hali hazır vaziyeti arasındaki fark şeklinde anlatılmaktadır. “Kar kaybı” kavramına gelince, kar kaybı; kardan mahrum kalma karşılığı meydana gelen zarardır. Genelde de, sözleşmeyi kusuru ile fesheden taraftan istenebilir. Çünkü, sözleşmeyi kusuru ile fesheden taraf, karşı tarafın mal varlığındaki ileride meydana gelecek çoğalmaya engel olmuştur. Kar kaybı kuşkusuz müspet zarar kapsamındadır. Müspet zarar olmasından ötürü de kar kaybı ancak kusursuz olan tarafın temerrüde düşen taraftan sözleşme yürürlükte kaldığı sürece isteyebileceği bir tazminat türüdür ve sözleşmeden kusurlu olarak dönen taraftan da istenebilir. … ki, sözleşmeden dönülmemiş olsun, dönülmüş ise dönen taraf kendisi olmasın ve kusursuz bulunsun.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre davalı ve karşı davacı kiracı sözleşmenin feshine kendi kusurlu davranışıyla neden olduğundan karşı davadaki istemin reddedilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Davacının bütün temyiz itirazları ile davalı ve karşı davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Somut olayın davalı ve karşı davacı yönünden incelenmesine gelince; yukarıda sözü edildiği üzere yanlar arasındaki 03.04.2000 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli hasılat kira sözleşmesi Borçlar Kanununun 289.maddesine dayanılarak kiralayanın haklı ihtarına yanıt alınmaması üzerine kiralayan tarafından kira süresi bitmeden feshedilmiştir. Yukarıda yapılan açıklamaların ışığı altında sözleşmeyi fesheden kiralayan, müspet zarar kapsamındaki kar kaybı alacakları olan Emekli Sandığı ve SSK kurumu ile yapılan sözleşmelerin feshi sebebiyle uğradığı zararını isteyemez. Mahkemece asıl davadaki bu istek kalemlerinin reddi yerine bilirkişinin yaptığı hesapla bağlı kalınarak her iki istemin de kısmen kabulü doğru olmamıştır. Davalı ve karşı davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları yerindedir.
Karar, açıklanan nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davacının bütün temyiz itirazları ile davalı-karşı davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2.bent uyarınca davalı-karşı davacının temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 550.00 YTL Yargıtay vekalet ücretinin davacı/k.davalıdan alınarak davalı/k.davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 14.10.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.