Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2008/3390 E. 2008/4745 K. 08.04.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/3390
KARAR NO : 2008/4745
KARAR TARİHİ : 08.04.2008

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacı temsilcisi tarafından, davalı aleyhine 13.05.2004 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 02.05.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava; yayla olduğu iddia edilen çekişmeli taşınmazlara ait tapu kaydının iptali ve özel siciline bu niteliği ile işlenmesi istemiyle açılmıştır.
Mahkemece, dava kabul edilmiştir.
Hükmü davalı … İdaresi temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden dava konusu taşınmazların kadastro çalışmaları sırasında gerçek kişi adına tespit edildiği, kadastro tespitine karşı davalı … İdaresinin taşınmazların vakfiye kapsamında kaldığından bahisle dava açtığı, Kadastro Mahkemesinde görülen davaya davacı Hazinenin de asli müdahil olarak katılıp taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğu iddiasında bulunduğu, yapılan yargılama sonunda çekişmeli parselin … İdaresinin dayandığı vakfiye kapsamında kalması nedeniyle … İdaresi adına tesciline karar verildiği, hükmün, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davaya asli müdahale demek; bir hak üzerinde iki taraf arasında dava devam ederken üçüncü bir kişinin (asli müdahilin) dava konusu hakkın ne davacıya ne de davalıya ait olmayıp kendisine ait olduğunu iddia etmesi demektir. Somut olayda da, Kadastro Mahkemesinde gerçek kişi ile … İdaresi arasındaki davaya Hazine taşınmazların Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olduğunu ileri sürerek asli müdahil olarak katılmış, ancak bu iddiası kabule şayan görülmeyerek dava konusu taşınmazların vakfa ait bir yer olduğu saptanarak hüküm kesinleşmiştir. Davacı Hazine eldeki davada da aynı iddiada bulunmuştur.Burada üzerinde durulması gereken bir sorun da; Kadastro Mahkemesinde görülen dava sonucunun eldeki dava için kesin hüküm sayılıp sayılmayacağının saptanmasıdır. Gerçekten, HUMK.unn 237. maddesi hükmünce iki tarafı, dava konusu ve dayanılan sebebi sonradan açılan dava bakımından aynı ise ortada kesin hüküm vardır. Kesin hükmün varlığı halinde o hüküm, taraflar arasında kesin delil teşkil eder. Hakim de bu kesin delile bağlıdır. Diğer taraftan; kesin hüküm teşkil eden bir husus artık yeniden dava konusu yapılamaz.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olay bakımından kısaca; Hazinenin asli müdahil olarak katıldığı Kadastro Mahkemesi kararı eldeki dava bakımından da kesin hüküm sonuçlarını meydana getireceğinden, davacı Hazine daha önce kesin hükme bağlanan iddiaya dayanarak, bu davada, dava konusu yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan yerlerden olduğu iddiası dinlenemez. Böyle olunca, davanın kesin hüküm nedeniyle reddi yerine istemin yeniden incelenip değerlendirilerek hüküm altına alınması doğru değildir.
Karar açıklanan nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 08.04.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.