YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/15146
KARAR NO : 2009/253
KARAR TARİHİ : 20.01.2009
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 17.03.2008 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali, tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 15.07.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi bir kısım davacılar … ve … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir … ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolayı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme … sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK’nun 292.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HUMK.m.236) yemin (HUMK.m.344) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
İnanç sözleşmesinden … davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince;
Davacılar vekili; dava konusu 345 ada 173 parsel sayılı taşınmaz ile 554 ada 3 parselde yer alan taşınmazın gerçekte davacılar ile davalılardan Nurettin’in ortak kazancı ile satın alındığını, ancak en büyük kardeş olduğu için taşınmazların tapu kayıtlarının davalı … adına yapıldığını, Nurettin’in 345 ada 173 sayılı parseldeki taşınmazın tapusunu kayınbiraderi diğer davalı …’e devrettiğini söyleyerek; 345 ada 173 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydı ve 554 ada 3 parsel sayılı taşınmaza ait tapu kaydının iptali ile müvekkilleri ve davalı … adına eşit hisselerle tescilini istemiştir.
Davacılardan M…. ve … davalarından feragat etmişlerdir.
Davalılar, davanın reddini talep etmişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacılardan … ve … vekili temyiz etmiştir.
Eldeki dava, inanç sözleşmesine dayanılarak açılmış olup, … sürülen iddialar ve yazılı bir belge ne de yazılı delil başlangıcı ile kanıtlanamamış ise de; davacılar gerek dava dilekçelerinde “sair deliller” demek suretiyle, gerekse de 12.05.2008 havale tarihli delil listelerinde açıkça “yemin” delili demek suretiyle, diğer deliller yanında “yemin” deliline de dayandıklarından, davalarından feregat eden davacılar dışındaki diğer davacılara yemin teklifi hakkını kullanıp kullanmayacakları hatırlatılarak ve kullanmak istedikleri taktirde sonucuna göre bir karar vermek gerekirken, eksik incelemeyle yazılı
olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamış bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacılar … ve … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 20.01.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildI.