YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/13015
KARAR NO : 2009/724
KARAR TARİHİ : 27.01.2009
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 11.07.2007 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali tescil olmadığı takdirde bedel istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın tapu iptali tescil bakımından kabulüne dair verilen 18.07.2008 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 27.01.2009 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar Umur ve … ile vekilleri Av…. geldi. Karşı taraftan gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. … karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava kabul edilmiştir.
Hükmü, davalılar temyiz etmiştir.
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir … ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolayı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme … sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa HUMK’nun 292.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
Yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HUMK.m.236) yemin (HUMK.m.344) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Somut olaya gelince;
Davacı iddiasını, yazılı delil olan inanç sözleşmesi ile kanıtlayamamıştır. Davacının, davalılardan …’a yaptığı havale ödemelerinde de havalenin davacıya ev alımı için yapıldığına dair bir kayıt yoktur. Dolayısıyla, yazılı delil başlangıcı sayılacak belge de bulunmamaktadır. İddianın yukarıda belirtildiği üzere taraflar kardeş de olsa tanık sözleriyle kanıtlaması olanaklı değildir.
Ancak, davacı dava dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığından davacıya bu hakkının hatırlatılması, oluşacak sonuç doğrultusunda bir hüküm kurulması gerekir.
Mahkemece, davacı iddiasını diğer yasal delillerle kanıtlamış gibi davanın kabul edilmesi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 625.00 TL’ Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacı taraftan alınıp davalılara verilmesine, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 27.01.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.