Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2008/11220 E. 2008/11840 K. 17.10.2008 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2008/11220
KARAR NO : 2008/11840
KARAR TARİHİ : 17.10.2008

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalı aleyhine 23.07.2007 gününde verilen dilekçe ile tapuda murise ait baba ismi düzeltilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 30.04.2008 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soy isim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme davalarının kaynağını oluşturur. Bu tür davalarda kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Bu davalar, taşınmazın aynına ilişkin bulunduğundan HUMK’nun 13.maddesi uyarınca taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde açılır.
Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu maliki ile mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702. maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava nedeniyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
Tapu Sicil Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılması gereken kayıt düzeltme davalarında, mahkemece sağlıklı bir inceleme yapılmalı, kayıt maliki
ile ismi düzeltilecek kişinin aynı kişi olduğu kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanmalıdır. Bu saptama yapılırken de aşağıda açıklanan yöntem izlenmelidir.
1-Düzeltilecek tapu kaydı tüm dayanakları ile birlikte getirtilmelidir.
2-Nüfus Müdürlüğünden, kayıtta geçen kişi ile aynı kimlik bilgilerine sahip bir başka kişinin kaydının bulunup bulunmadığı sorulmalı, kaydı düzeltilecek kişinin nüfus kaydı, tapu ve dayanakları ile bağlantı oluşturacak şekilde incelenmeli, gerekirse kök kayıtlar da istenmelidir.
3-Cumhuriyet Savcılığı aracılığıyla, taşınmazın bulunduğu mahalde kayıt maliki ile aynı ismi taşıyan başka kişi bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır.
4-İstem konusunda tanık dinlenmelidir.
5-Tüm bu araştırmalar sonucu hala kesin bir kanaat oluşmamış ise, tanıklar ve varsa tespit bilirkişileri de taşınmaz başında dinlenerek keşif yapılmalıdır.
Açıklanan bu hususlar çerçevesinde yapılacak inceleme ve araştırma sonucu, tapu ve nüfus bilgileri arasında bağlantı ve tutarlılık sağlandığında davanın kabulü yoluna gidilmelidir.
Davanın niteliği gereğince, yargılama harcı ve vekalet ücreti maktu olarak belirlenmelidir.
Tapu Sicil Müdürlüğü de yasal hasım olduğundan yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamalıdır.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacı, 7 parsel sayılı taşınmazda paylı malik olan murisi babası … …’nin kayıtta yazılı olmayan baba isminin “…” olarak yazılmak suretiyle düzeltilmesini istemiştir.
Davalı idare vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın ispat edilemediği gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Yukarıda da açıklandığı gibi, tapuda isim düzeltme davaları kamu düzenine ilişkin olup, mülkiyet nakline neden olmadan kaydın gerçeğe uydurulması zorunludur. Mahkemece, karar aşamasına kadar yapılan araştırmalara göre; Cumhuriyet Savcılığı ve Nüfus Müdürlüğünün cevabi yazılarında aynı bölgede birden fazla … … olduğu anlaşılmıştır. Tapulama tutanağında da görüleceği üzere 7 parsel sayılı taşınmazın tespiti 1953 yılında yapılmıştır. Nüfus müdürlüğünden gönderilen kayıtlara göre … oğlu … … 1973, … ve Mukaddes oğlu … … ise 1975 doğumludur. Taşınmazın tespit tarihi 1953 yılı olduğuna göre, 1973 ve 1975 doğumlu olan bu iki … …’nin tespit tarihi itibariyle bu ./..
parselde malik olamayacağı açıktır. Diğer yandan, tapuda 30.05.1958 tarihinde adına hükmen 30720/184320 pay tescil edilen … …’nin davacının babası … oğlu … … mi yoksa davacının babası ile aynı köy 4 hanede kayıtlı … ve … oğlu 01.07.1902 doğumlu ve 12.10.1974’de ölen … … mi olduğu yönünde yapılan inceleme de yetersizdir. Öncelikle 7 parsel sayılı taşınmazın tapulama tespitine itiraz eden kişiler … Gezici Arazi Kadastro Mahkemesinin 1954/165 esas sayılı dosyasında görülen davanın 25.11.1957 günlü oturumunda “… Köyü kör kuyu namı ile maruf Mayıs 1929 tarih ve 43 numaralı tapu kaydı”na dayanmışlardır. İşte bu kayıt getirilerek maliklerin kimler olduğu incelenmelidir. Bununla birlikte tespite itiraz eden ve adlarına hükmen tapu kaydı tesis edilen diğer malikler ile kayıtta 30720/184320 pay sahibi olan … … arasında varsa akrabalık bağı üzerinde durulmalı, böylelikle dayanılan tapu kaydı malikleri ile baba isimleri yazılı olmayan ve adlarına hükmen pay tescil edilen malikler arasında bağlantı olup olmadığı saptanmaya çalışılmalıdır.
Diğer yandan, duruşmada ve keşifte dinlenen tanıklar davacının babası … …’nin çekişme konusu taşınmazda hissedar olduğunu, bundan başka bir … … daha var ise de bu kişinin bu taşınmazda hissesi bulunmadığını istikrarlı olarak söylemişlerdir. Gerek görüldüğü takdirde taşınmazı iyi bilen başkaca yaşlı tanıkların bilgi ve beyanlarına başvurulabileceği gibi davacıdan … oğlu … …’nin mirasçısı olan kişilerin isimleri sorularak, bu kişilerin de … oğlu … …’nin 7 parsel sayılı taşınmazda hissesi olup olmadığı yönünde tanık olarak dinlenmeleri sonucu oluşacak tam ve kesin duruma göre bir hüküm kurulmalıdır. Açıklanan tüm bu hususlar yerine getirilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmediğinden karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.10.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.