YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/5158
KARAR NO : 2007/6398
KARAR TARİHİ : 28.05.2007
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı/davalı … ve davacı … … vekili tarafından, davalı … aleyhine 17.7.2006 ve 28.7.2006 gününde verilen dilekçe ile dava da elatmanın önlenmesi, birleşen dava da temliken tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne, birleşen davanın reddine dair verilen 5.12.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … ve davacı … … vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, çapa bağlı taşınmaza yersiz elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.
Birleştirilen davada ise, Türk Medeni Kanununun 724. maddesine dayanılarak temliken tescil isteminde bulunulmuştur.
Mahkemece, asıl dava kabul edilmiş, birleşen davada miras hakkına dayanılmadığından dava konusu 4 parsel üzerindeki yapının birleşen davanın davacı … tarafından değil miras bırakanı … tarafından yapıldığı saptandığındın birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, asıl davanın davalısı Zeki ve birleşen davanın davacısı … -2-
temyiz etmiştir.
1-Gerçekten, tüm dosya kapsamından 4 parsel üzerindeki yapının birleşen davanın davacısı … tarafından değil, …’nın mirasbırakanı babası … tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Dava, her ne kadar başlangıçta … tarafından bağımsız hak iddiası ile açılmışsa da birleşen davanın davacısı … dosyaya sunduğu 4.12.2006 tarihli dilekçesinde; binanın babası … tarafından meydana getirildiğini, miras bırakanı …’in 19.9.2001 tarihinde öldüğünü, …’in kendisi dışında … ve … isimli mirasçılarının da bulunduğunu, bu kişilerin akıl hastası olduğunu, vesayet altına alındıklarını ve kendisinin vasilerini olduğunu belirtmiş, babasına ait mirasçılık belgesi ile vesayet kararlarını dosyaya sunmuştur. Davacının sonradan yaptığı bu açıklama ve dosyaya sunduğu deliller davanın ıslahı mahiyetindedir. Bağımsız hak iddiası ile açılan dava davacı tarafından hukuki sebebi ıslah edilerek miras yoluyla geçen hakka dayandırılmıştır. Islah beyanı karşısında 4 parsel üzerindeki yapının …’in mirasçıları olan kişilere ait olduğunun, ortaklardan … tarafından tek başına açılan davaya devam edebilmesi için …’in diğer mirasçılarının olurlarını verdiklerinin ve miras şirketini Türk Medeni Kanununu 640. maddesi hükmünce davacı …’nın temsil ettiğinin kabulü zorunludur. Taraf teşkilindeki eksiklik bir usul işlemi olan ıslahla giderildiğinden birleşen davanın da esastan incelenmesi gerekir.
Burada öncelikle birleşen davanın konusu olan iyi niyetli malzeme malikine başkasına ait arazi üzerinde bina yapması halinde yasanın tanıdığı hakların ne olduğu hususu üzerinde durulmalıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 683.maddesinde yer alan “hukuk düzeninin sınırları içinde” ibaresi malikin kullanma, yararlanma ve tasarruf etme yetkisinin sınırsız olmadığını göstermektedir.Mülkiyet hakkına getirilen sınırlamaların bir kısmı,kamu yararını koruma amacıyla (Anayasa m.35 II) Kamu hukukunca,bir kısmı ise kişilerin çıkarlarını korumak için özel hukukça konmuş bulunmaktadır (Prof.Dr.Şeref Ertaş.Eşya Hukuku.Ankara 2002 sh.205).
Birleşen davanın davacısının davadaki isteminin dayanağı, Türk Medeni Kanunun 724.maddesidir.Anılan hükme göre “yapının değeri açıkça arazinin değerinden fazlaysa iyiniyetli taraf uygun bir bedel karşılığında yapının ve arazinin tamamının veya yeterli bir kısmının mülkiyetinin malzeme sahibine verilmesini isteyebilir “. Görülüyor ki, bu hükümle kişilerin çıkarlarını ../…
korumak için özel hukukça mülkiyet hakkına sınırlama getirilmiş yasanın aradığı bazı koşulların gerçekleşmesi halinde mülkiyet hakkı sahibinin arzla ilgisi kesilerek yapı sahibine arazinin mülkiyetini talep yetkisi tanınmıştır.
Demek oluyor ki, yasanın malzeme sahibine tanıdığı ilk hak; yapının kullanım alanı mülkiyetinin adına geçirilmesini talep hakkıdır.Malzeme sahibinin arazi mülkiyetinin kendisine geçirmesi için aranan şartlar ise aşağıdaki gibidir;
a-Malzeme maliki iyiniyetli olmalıdır.
Türk Medeni Kanunu’nun 724.maddesi hükmünden açıkça anlaşıldığı üzere, taşınmaz mülkiyetinin yapı sahibine verilebilmesi için öncelikli koşul iyiniyettir. Öngörülen iyiniyetin Türk Medeni Kanunun 3.maddesinde hükme bağlanan subjektif iyiniyet olduğunda da kuşku yoktur. Bu kural malzeme sahibinin, elattığı taşınmazın başkasının mülkü olduğunu bilmemesini veya beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın bilebilecek durumda olmamasını, ya da yapıyı yapmakta haklı bir sebebinin bulunmasını ifade eder. Malzeme malikinin tescil istemi ile açtığı davada iyiniyetin varlığı iddia ve savunmaya bakılmaksızın mahkemece re’sen araştırılmalıdır.Ne var ki, 14.02.1951 tarih 17/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında belirtildiği gibi olay ve karinelerden, durumun özelliklerine göre kendisinden beklenen dikkat ve özeni göstermemiş olduğu açık bulunan malzeme sahibinin temliken tesçil talebinde bulunması mümkün değildir.Çünkü, bu gibi durumlarda kötüniyet karşı tarafın ispatı gerekmeden belirlenmiş olur.Ayrıca iyiniyet inşaatın başladığı andan tamamlandığı ana kadar devam etmelidir.
b-İkinci koşul ise; yapı kıymetinin taşınmazın değerinden açıkça fazla olmasıdır.
Bu koşul dava gününe ve objektif esaslara göre saptanmalı, fazlalık ilk bakışta da kolayca anlaşılmalıdır.İnşaatın kapsadığı alanın ifrazı … ise arsa değeri yalnız bu kısma göre, aksi halde tamamının değerine göre bulunmalıdır.Bazı Yargıtay kararlarında vurgulandığı üzere,inşaatın kaldırılmasının arazi ve malzemeye vereceği zarar,kaldırılmasıyla malzeme malikinin elde edeceği yararlardan daha fazla ise,inşaatın kaldırılması fahiş bir zarara yol açar (Prof.Dr.Şeref Ertaş.Eşya Hukuku.Ankara.2002.sh.333).
c-Üçüncü koşul; yapıyı yapanın (Malzeme malikinin), taşınmaz malikine uygun bir bedel ödemesidir.
Uygun bedel genellikle yapı için lazım olan arsa miktarının dava
tarihindeki gerçek değeri olarak kabul edilmekte ise de büyük bir taşınmazın bir kısmının devri gerektiğinde geri kalan kısmın bedelinde meydana gelecek noksanlıklar varsa bunların ve taşınmaza bağlı öteki zararlar da göz önünde bulundurularak hak ve yarar dengesi kurulması suretiyle hesaplattırılmalı, iptale konu zemin bedelinin arsa sahibine ödenmesine karar verilmeli, önceden ödenmiş bedel var ise bu miktar ödenecek bedelden mahsup edilmelidir. Aslında bu son iki koşulun yekdiğerinden ayrı düşünülmesi olanaksızdır.
Bütün bunlardan ayrı; bu koşulların gerçekleşmesi halinde malzeme sahibinin mülkiyete yönelik isteğinin kabulü için, daha önce malzemenin sökülüp kaldırılmasının talep edilmemiş veya edilmişse talebin reddedilmiş olması ve malzeme malikinin de Türk Medeni Kanunun 723.maddesi uyarınca tazminat talep etmemiş olması gerekir (Prof.Dr.M.Kemal Oğuzman-Prof.Dr.Özer Seliçi, Eşya Hukuku İstanbul 2006 sh.397). Çünkü tercihini bedel (tazminat)doğrultusunda kullanan malzeme maliki sonradan bundan vazgeçerek tescil talebinden bulunamaz.
Hemen belirtmek gerekir ki, temliken tescil isteme hakkı ancak yapı yapıldığı sıradaki taşınmazın maliki veya onun mirasçıları olan kişiye karşı açılacak davada ileri sürülebilecek bir kişisel haktır.Gerçekten arazi mülkiyetinin başkasına geçmesi halinde malzeme sahibi yeni malike karşı tescil talebinde bulunamıyacağı gibi inşaat sebebiyle masraf dahi isteyemez.(15.05.1957 tarih 11/9 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı.-Prof.Dr.Kemal T.Gürsoy,Fikret Eren,Erol Cansel.Türk Eşya Hukuku.Ankara 1978.sh.613) Yenilik doğurucu nitelikteki bu dava sonunda verilen kararın kesinleşmesinden sonra kişisel hak ayni hakka dönüşür.Kuşkusuz temliken tescil davasının kabulü için taşınmazın ifrazı gerekiyorsa yasalara göre ifrazın olanaklı bulunması da gerekecektir.
Malzeme maliki koşulları varsa arazi malikinden arsa ve inşaatın mülkiyetinin geçirilmesini isteyebileceği gibi tazminat talebinde de bulunabilir.
Malzeme malikinin ikinci hakkı tazminat talebidir.
Yapılan açıklamaların ışığında somut olaya tekrar dönüldüğünde;
4 parsel üzerindeki yapının birleşen davanın davacısı …’nın miras bırakanı … tarafından taşınmazın maliki davacı …’in izin vermesi üzerine yapıldığı tüm dosya kapsamı ile sabittir. Diğer taraftan yapının arsa değerinden daha fazla değer taşıdığı, böylelikle objektif koşulunda gerçekleştiği, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu saptanmıştır. Böyle olunca
Mahkemece, arsa değeri asıl davanın davacısı kayıt malikine ödenmek üzere mahkeme veznesine depo ettirilmeli, birleşen dava kabul edilerek 4 parsel sayılı taşınmaz … mirasçıları adına tescil edilmelidir.
2-Yukarıdaki bozma nedenine göre asıl davanın davalısı Zeki’nin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesi gerekmemiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 2.bent uyarınca davalı …’nin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, peşin yatırılan harcın iadesine, 28.5.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.