YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/3896
KARAR NO : 2007/4554
KARAR TARİHİ : 19.04.2007
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.01.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve yayla olarak sınırlandırma istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.05.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Hazine tarafından çekişmeli taşınmazın yayla yeri olduğu iddiasıyla açılmış mahkemece istek kabul edilerek dava konusu taşınmaza ait tapu kaydının iptaline yayla niteliği ile özel siciline kaydedilmesine karar verilmiş, hükmü davalılar dava konusu taşınmazın Hazinenin kadastro tespitine itiraz etmesi üzerine Kadastro Mahkemesinin kararı ile adlarına hükmen tescil edildiğini belirterek, kesin hüküm nedeniyle temyiz etmişlerdir.
Hukuk düzeninde istikrar sağlama amacı taşıyan kesin hüküm, hükme karşı yasa yollarının tükenmesi (şekli anlamda kesin hüküm) ve taraflar arasındaki hukuki ilişkinin bir daha dava konusu yapılmaması (maddi anlamda kesin hüküm) şeklinde hukuk yargılaması sistemimizde yer almaktadır.
Şekli anlamda kesinleşmeyi zorunlu kılan, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin yeniden dava konusu yapılmaması amacı güden maddi anlamda kesin hüküm HUMK.nun 237. maddesinde düzenlenmiştir.
Anılan maddeye göre kesin hükmün oluşabilmesi için;
1-Dava konusunun, diğer bir anlatımla dava ile elde edilmek istenen sonucun aynı olması,
2-Dava sebebinin, yani davanın dayanağı vakıaların aynı olması,
3-Ve davanın taraflarının aynı olması gerekir. (kesin hüküm külli halefler ile cüz’i halefleri de bağlar.)
Somut olayda; Kadastro tespitinde dava konusu 367 ada 1 parsel davalı …’in bayii … adına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak tespit edilmiştir. Hazine dava konusu taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan, kazandırıcı zamanaşamı ile iktisabı mümkün olmayan, uzun yıllardan beri fiilen yayla olarak kullanılan yerlerden olduğunu ileri sürerek davalılar adına yapılan kadastro tespitine itiraz etmiştir. Kadastro Mahkemesinin 1997/766 Esas ve 2000/1 Karar sayılı dosyasında yargılaması yapılmış ve Hazinenin davasının dava konusu yerin zilyetlikle iktisabı mümkün yerlerden olup davalının lehine 3402 sayılı yasanın 14. maddesi koşullarının gerçekleşmiş bulunduğundan, reddine karar verilmiş, hükmü davacı Hazine temyiz etmiş hüküm Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşmiştir.
Görüldüğü üzere 367 ada 1 parselin yayla niteliğinde olmadığı saptanmıştır. Bu saptama davacı Hazineyi bağlayacağından yayla iddiası ile sonradan açılan bu davanın reddi gerekir. Böyle olunca davanın reddi yerine kesin hüküm olgusu gözardı edilerek istemin hüküm altına alınması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda yazılı nedenlerle davalı temyiz itarazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 19.04.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.