YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/2523
KARAR NO : 2007/4596
KARAR TARİHİ : 19.04.2007
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.09.2005 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi, muarazanın giderilmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın, dava açma ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine dair verilen 12.10.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı, dava dışı kooperatifin yapmakta olduğu inşattan E blok 7 numaralı bağımsız bölümün kura çekimi sonucu dava dışı annesine tahsis edildiğini, kooperatif ortağı olan annesinin 19.08.2004 günlü biçimine uygun düzenlenen taşınmaz mal satış vaadi sözleşmesi ile anılan bağımsız bölümü kendisine satış vaadinde bulunduğunu, ancak davalının haklı bir nedeni olmaksızın taşınmazdan yararlandığını haksız elatmanın giderilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece dava reddedilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.
Dosyada yer alan bilgi ve belgelerden davacının annesinin ortak olduğu yapı kooperatifinin inşa etmekte olduğu binalardan E blok 7 numaralı bağımsız bölümün 26.12.1999 tarihindeki kura çekimiyle davacının annesine tahsis edildiği, davacının bağımsız bölümü noterde biçimine uygun düzenlenen 19.08.2004 günlü sözleşmeyle satın alarak kooperatife ortak olduğu, daha sonra ferdileşme işlemlerine geçildiği davanın açıldığı 27.09.2005 tarihinden sonra 01.05.2006 tarihinde 7 numaralı bağımsız bölüm tapu kaydının davacı adına oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekten, mahkemenin doğru olarak saptandığı üzere 19.08.2004 günlü satış vaadi sözleşmesi hüküm ve sonuçlarını sözleşmenin tarafları arasında meydana getirir. Çünkü satış vaadi sözleşmeleri borçlar hukuku anlamında yapılan bir sözleşmedir. Taraf olmayan bir kimseye karşı bu sözleşmeyle kazanılan kişisel hak ileri sürülemez. Zira şahsi haklar ayni haklar gibi herkese karşı ileri sürülebilen mutlak haklardan değildir.
Ancak; somut uyuşmazlıkta hüküm tarihinden önce ferdileşme işlemi sonucu davacının kayıt maliki olduğu ve 7 numaralı bağımsız bölümün 01.05.2006 tarihinde adına tescil edildiği görülmektedir. Mülkiyet hakkı sahibi olan davacı Türk Medeni Kanunun 683. maddesince o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir. Eşyanın haksız olarak elde tutulması halinde yasa malike haksız elatmanın önlenmesini talep yetkisi tanıdığından, davanın yargılama aşamasında meydana çıkan bu duruma göre değerlendirilmesi gerekir. Davanın en az masrafla ve en çabuk şekilde sonuçlandırılması olarak ifadesini bulan «usul ekonomisi» kuralı bunu gerektirir.
Mahkemece değinilen bu yön göz ardı edilerek önüne getirilen davayı çözümsüz bırakacak şekilde davanın reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 19.04.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.