YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/2347
KARAR NO : 2007/6459
KARAR TARİHİ : 29.05.2007
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 27.1.2006 gününde verilen dilekçe ile beyanlar hanesindeki şerhin düzeltilmesi istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 19.9.2006 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle tayin olunan 29.5.2007 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili gelmedi. Karşı taraftan davalı … vekili Av. … … geldi. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, dava konusu 1212 parsel numaralı taşınmazın 3763 Sayılı Yasa uyarınca Hazine adına tescil edildiğini, davalının Kadastro Mahkemesinde açmış olduğu dava sonucu verilen 1995/4 E. 1995/109 K. Sayılı ilam ile de taşınmaz üzerindeki muhdesatın davalıya ait olduğunun tespiti ile beyanlar hanesine şerh edildiğini oysa taşınmazı eskiden beri kullananın kendisi olduğunu belirterek şerhin iptali ile beyanlar hanesine zilyet olarak yazılması isteğinde bulunmuştur.
Davalılardan Hazine, davanın hak düşürücü süre içerisinde açılmadığını ve yasal koşulların oluşmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalılar her hangi bir yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece dava konusu taşınmaza ait tutanağın 18.1.1995 tarihinde kesinleştiği ve davanın 10 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş olup hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir
Hukuk Genel Kurulu’nun 23.11.1988 tarih, 1988/1-825 Esas 1988/964 Karar Sayılı ilamında da belirtildiği gibi; 9.10.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3402 sayılı Kadastro Kanununun “Kadastro tutanaklarının kesinleşmesi ve hak düşürücü süre” başlıklı 12. maddesinin 3. fıkrası aynen şu düzenlemeyi getirmiştir; “Bu tutanaklarda belirtilen haklara, sınırlandırma ve tesbitlere ait tutanakların kesinleştiği tarihten itibaren on yıl geçtikten sonra, kadastrodan önceki hukuki sebeplere dayanarak itiraz olunamaz ve dava açılamaz”.
Somut olayda; Dava konusu taşınmaza ait tutanak 20.12.1994-18.1.1995 tarihleri arasında askıya çıkartılmış olup bu parsel ile ilgili olarak dava açıldığından tutanağın kesinleşmediği belirtilmiştir. Dosyaya sunulan tapu kaydına göre de taşınmazın 16.2.1996 tarihinde hükmen davalı … adına tescil edildiği sabittir. Belirtilen nedenle dava 27.1.2006 tarihinde ve on yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmış bulunduğundan toplanacak kanıtlar doğrultusunda bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru olmadığından bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana geri verilmesine 29.5.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.