Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2007/11265 E. 2007/10917 K. 28.09.2007 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2007/11265
KARAR NO : 2007/10917
KARAR TARİHİ : 28.09.2007

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tapu kaydının iptali ile yayla olarak sınırlandırılması davasından dolayı mahal mahkemesinden verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 27.12.2006 gün ve 2006/15659-16023 sayılı ilamiyle onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, Hazine tarafından çekişmeli taşınmazın yayla yeri olduğu iddiası ile açılmış, Mahkemece taşınmazın öncesinin orman sınırları içerisinde yer aldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm davacı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dairemizin 27.12.2006 gün ve 2006/15659-16023 sayılı kararı ile onanmasına karar verilmiştir.
Davacı Hazine vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Orman Mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 27.02.2006 günlü rapor ve krokisinde dava konusu taşınmazın 1951 tarihinde kesinleşen orman tahdit sınırları dışında yer aldığı, en eski tarihli memleket haritasında,yeşile boyalı alanda kaldığı, orman olarak gösterildiği, öncesinin orman olduğu belirtilmiştir. Orman tahdit sınırları 1951 tarihinde belirlenmiştir. Dava, yayla iddiası ile açılmış ve dava konusu taşınmazın 1951 tarihli orman tahdit sınırları dışında yer aldığı belirlendiğine göre parselin orman sayılmayan yerlerden olduğu açıktır.
Bu nedenle, çekişme konusu taşınmazın … İlçesi … Beldesinde bulunduğu, taşınmazda ve çevresinde yapılaşmalar olduğu, etrafında …, …, …, …, …, …, …, … ve … adlarıyla bilinen yaylaların bulunduğu, 950-1200 rakımda olduğu, nizalı yere yakın mesafede Huzur mahallesinde bulunan 1200-1250 rakımlı bir taşınmazın aynı nedenle dava konusu edildiği ve Hukuk Genel Kurulunun 31.1.2001 tarih, 2000/8-1836 Esas 2001/13 Karar sayılı ilamı ile yayla kabul edildiği, yapılan yargılama, toplanan deliller, mahallinde yapılan keşif; keşif sonucu verilen bilirkişi raporları ile sabittir. Taraflar arasında bu hususlarda ihtilaf olmadığı gibi mahkemenin kabulü de bu yöndedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölge herkes tarafından bilinen maruf ve meşhur “… yaylasıdır.” Burası ülkemizin en büyük yaylalarından biri olup davalı taşınmazın bağlı bulunduğu belde ile birlikte az yukarıda sayılan tüm yaylalarla beraber bir bütünü oluşturmaktadır. Bütünün içindeki bir bölümün değişik isimle anılması ona farklı işlem yapılmasını gerektirmez. Bütünün tabi olduğu uygulama onun içinde geçerlidir. Yayla olan yerin sakinleri tarafından amacının dışında yazlık evler yapılarak yaygın yapılaşma ve yerleşmeye sebebiyet verilmesi, bağlı bulunduğu belde de Belediye teşkilatı kurulması, hizmet binalarının yapılması, imarın geçerek kesinleşmesi, kısa veya uzun süreli özel mülkiyete dönüştürülerek kullanılıyor olması az yukarıdaki hukuki düzenlemeler kapsamında taşınmazın öncesinin kadim yayla olma gerçeğini ortadan kaldırmaz. Hukuk Genel Kumlu Kararı sonucu yayla olduğu kabul edilen yerle, çekişmeli taşınmaz arasında farklı işlem yapılmasını gerektiren fazla bir mesafe ve rakım farkı da bulunmamaktadır.
HUMK.nun 238/2.maddesine göre “Maruf ve Meşhur olan hususlar münazaalı sayılmaz.” Davalı taşınmazın bulunduğu … Yaylası sadece bölge halkı tarafından bilinen bir yer değil herkesin bildiği tanıdığı yurt genelinde maruf olan bir yerdir. Öncesi kadim, maruf ve meşhur bir yayla iken sonradan yaygın bir yapılaşma sonucu yerleşme alanı haline getirilen bu yerin …’ya nazaran daha serin olmasından ötürü niteliğinin değiştirilerek yazlık yapı olarak kullanılması taşınmazın “yayla” olma özelliğini kaybettirmez. Bilinen bu gerçekler karşısında davanın kabulü gerekirken bu yön gözden kaçırılarak davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, mahkeme hükmünün bozulması gerekirken yanılgılı değerlendirmeyle onandığı bu defa yapılan incelemeden anlaşılmıştır.
Bunun yanında; Dairemiz kararından sonra 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddesinde 20.06.2007 tarih ve 26558 sayılı resmi gazetede yayımlanan 3.6.2007 tarihli 5685 sayılı kanunla değişiklik yapılmış “Belediye ve mücavir alan sınırlan içerisinde kalan ve 1.1.2003 tarihinden önce kesinleşen imar planları içerisinde yerleşim yeri olarak işgal edilerek mera, yaylak ve kışlak olarak kullanımı teknik açıdan mümkün olmayan yerlerin ot bedeli alınmaksızın tahsis amacı değiştirilerek Hazine adına tescilleri yapılır. Ancak, bu nitelikteki taşınmazlardan ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları adına tescil edilmiş olanların tescilleri bedel talep edilmeksizin aynen devam eder. Bunlar hakkında Hazinece dava açılmaz, açılmış davalardan vazgeçilir. Hazinece bu nitelikteki taşınmazlar hakkında ilgili belediye veya kamu kurum ve kuruluşları aleyhine açılan davalar sonucunda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen, kesinleşen ve henüz tapuda işlemleri yapılmamış olan taşınmazlar hakkında da aynı hüküm uygulanır.
Birinci fıkrada nitelikleri belirtilen taşınmazlardan Hazine adına tescil edilmesi gerekirken gerçek ya da özel hukuk tüzel kişileri adına tescil edilmiş taşınmazlara ilişkin Hazinece açılan davalardan, taşınmazların emlak ve rayiç bedellerinin toplamının yarısı üzerinden hesaplanacak bedelin ilgililerce Hazineye ödenmesi kaydıyla vazgeçilir. Bu hüküm, henüz dava açılmamış taşınmazlar hakkında da uygulanır. Evvelce açılan davalarda Hazine adına tesciline veya mera, yaylak ve kışlak olarak sınırlandırılmasına ve özel siciline yazılmasına karar verilen ve kesinleşen kararlara konu olan bu nitelikteki taşınmazların tapuları da talep etmeleri halinde aynı esaslara göre önceki kayıt maliklerine veya kanuni mirasçılarına devredilir.” hükmü getirilmiştir.
9.3.1988 tarih ve 198712-860-232 sayılı Hukuk Genel Kurulu Kararında vurgulandığı üzere kural olarak herhangi bir yasa ve düzenleyici hüküm o yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuç meydana getireceğinden 5685 sayılı kanunla 4342 sayılı Mera Kanununun geçici 3. maddede yaptığı değişikliklerin uygulanıp uygulanamayacağının inceleme ve araştırma konusu yapılması gerekir.
Buna göre olayda hükmü aynen yukarıya yazılan 4342 sayılı Mera Kanununun geçici madde 3, birinci ve ikinci fıkra hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı inceleme ve araştırma konusu yapılmalı, başka bir anlatımla yaylak olması nedeniyle diğer koşullar gerçekleşmişse yasa uyarınca Hazine adına tescil edilmesi gereken taşınmaza davalının emlak ve rayiç bedeli toplamının yarısı depo ettirilerek Hazinenin bu bedel karşılığı davadan kanun gereği vazgeçmesi gerekip gerekmediği yönü üzerinde durulmalıdır.
Davalı vekilinin karar düzeltme istemi açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan hükmün yazılan gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Dairemizin 27.12.2006 gün ve 2006/15659-16023 sayılı ilamının KALDIRILARAK, hükmün açıklanan nedenlerle de BOZULMASINA 04.10.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.