YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/7475
KARAR NO : 2006/8593
KARAR TARİHİ : 17.07.2006
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 02.09.2005 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 05.12.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, yurt dışında çalıştığı süre içerisinde kardeşi olan davalı …’ye paralar göndererek bu paralarla kendisine mülk alınması konusunda anlaştıklarını, ne varki, gönderilen paralarla alındığı belli olan 57 ve 79 parsellerdeki taşınmazların davalı … adına tapuya tescil edildiklerini bildirerek bu parsellerden davalı adına alınan payların iptali ile adına tescilini, bu isteminin mümkün görülmemesi halinde ise bu hisselerin bedellerinin tazminen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Dava dilekçesinde ayrıca davalının isteme uygun olmayan hareketini 29.10.2004 tarihinde öğrendiğini de belirtmiştir. Davalı savunmasında, zamanaşımı def’in de bulunduğu gibi işin esastan reddini de savunmuştur.
Mahkemece, davaya konu taşınmazlardan dava konusu edilen payların resmi temlik tarihi olan 23.12.1991 ve 14.12.1992 tarihlerinden bu yana bir yılı aşkın sürenin geçtiği ve sebepsiz zenginleşme hükümleri gereğince bir yıl içinde açılmayan davaların dinlenemiyeceği hükme gerekçe yapılmak suretiyle davanın reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, inançlı işleme dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. 05.02.1947 gün 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince bu tür davaların kanıtlanması yazılı delil şartına bağlanmıştır. Yargıtay uygulamalarında yazılı delil başlangıcı sayılabilecek bir belgenin bulunması halinde de takdiri delil olan tanıkta dinlenebileceği kabul edilmektedir. Bir adı da ” Nam-ı Müstear ” olan bu tür ilişkiler özel borç ilişkilerinin serbestce belirlenebilme biçiminde oluşan bir türüdür. Burada asıl temel ilişki akti mahiyette kurulmakta olup ilişkiye bağlanan hukuki sonuçlar sebepsiz zenginleşme hükümleri ile ilişkilendirilemezler. Akti ilişkilerde Borçlar Hukukunun ilgili genel hükümleri uygulanır. Somut olayda; zamanaşımını başlatacak olay davacı tarafın alacağa ulaşamıyacağını öğrendiği anda başlar. Dava dilekçesinde bu tarih 29.10.2004 olarak açıklanmıştır. Şu hale göre süresinde açıldığı anlaşılan davada taraf delilleri yöntemince sorulup toplanarak işin esası hakkında bir karar verilecek yerde yanlar arasındaki hukuki ilişkiye uygun olmayan gerekçe ile davanın reddi doğru görülmemiş hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.07.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.