Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2006/7353 E. 2006/8591 K. 17.07.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/7353
KARAR NO : 2006/8591
KARAR TARİHİ : 17.07.2006

MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi

Davacı tarafından, davalı aleyhine 06.02.2006 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09.05.2006 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 6 parselde kayıtlı arsayı emekli parasıyla 1998 yılında bahçe yapmak maksadıyla satın aldığını, aldığı bu arsayı tek yakını abisi olan davalının üzerine tapuya kaydettirdiğini, arsanın üzerine baraka yaptırdığını, meyve ağaçları diktiğini, abisinin alkolik olduğunu, bahçeye kendisini sokmadığını, bu bahçenin satılması için girişimlerde bulunduğunu, tapunun iptali ve adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuş, mahkemece, dava ispatlanamadığından davanın reddine karar verilmiş, hükmü davacı temyiz etmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davacının diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
2- Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi inanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inanç gösterenin tesbit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla, inanç gösterilen kişi, inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini ona yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla yerine getirilmesi istenebilir.

İnanç sözleşmeleri anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan belge olmalıdır. Böyle bir belgenin bulunmaması halinde en azından olayın tamamının ispatına yeterli olmamakla birlikte bunun vukuuna delalet edebilecek ve karşı taraf elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belgenin söz konusu olması halinde, inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delil ile kanıtlanması mümkün olabilir.
Bunların hiçbirisinin olmaması durumunda, davacı taraf delilleri arasında yemin deliline dayanmışsa, mahkemece davalıya yemin tebliğine hakkı olduğu hatırlatılması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı inanç sözleşmesini yazılı delil ya da karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğindeki bir belge ile kanıtlayamamıştır.
Ancak, davacı, 09.05.2006 günlü oturumda yemin deliline de dayandığını belirterek davalı tarafa yemin teklifinde bulunduğunu bildirmiştir. HUMK.nun 337 ve müteakip maddeleri gereğince işlem yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yemin teklifinin ara kararı ile reddedilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1.bentte yazılı nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.bent gereğince hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 17.07.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.