YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/3896
KARAR NO : 2006/5178
KARAR TARİHİ : 02.05.2006
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 1.3.2005 gününde verilen dilekçe ile men’i müdühale ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.7.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, tapulama sırasında tescil harici bırakılan taşınmaz bölümüne elatmanın önlenmesi istemiyle açılmıştır.
Mahkemece, istem hüküm altına alınmış kararı davalı temyiz etmiştir.
Gerçekten, Türk Medeni Kanunun 715 maddesi hükmünce sahipsiz yerler ile kamuya ait mallar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bu gibi yerler kimsenin mülkiyetinde değildir ve hiçbir şekilde özel mülkiyete konu olamaz. Ancak, tapu kütüğünde kayıtlı olmayan bir taşınmazın Türk Medeni Kanunun 713.maddesinde yazılı koşulların gerçekleşmesi halinde özel mülkiyet konusu yapılması olanaklıdır. Görülüyor ki, eldeki davanın çözümünde dava konusu yapılan yerin niteliğinin duruksamaksız saptanması önem kazanmaktadır. Şayet davacı Hazinenin elatmanın önlenmesini istediği bu yer yararı kamuya ait mallardan ise kuşkusuz dava kabul edilmelidir. 14.06.2005 tarihli ziraatçi bilirkişi raporunda taşınmazın üzerinde 5-40 yıllık çeşitli ağaçlar olduğu, 1750 m2 yüzölçümündeki bu yerin Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden sayıldığı söylenmişse de soyut kavrama açıklık getirilmemiş nitelik kesin olarak ifade edilmemiştir. Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ise dava konusu taşınmaz bölümünü önceleri derenin getirdiği taş ve kumlarla dolu bir yer olduğunu ancak bu yeri davalı …’nün çeşitli ağaçlar dikerek kullandığını ifade etmiştir.
Yerel bilirkişi beyanına bakılırsa taşınmazın evveliyatının çay yatağı olduğu görülmektedir. Çay yatakları ilke olarak Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden ise de çayın yatak değiştirmeden sonra ise bu yer kültür arazisi vasfını kazanmış olursa bu gibi yerlerin kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile mülk edinilmesi olanaklıdır. Başka bir anlatımla, kültür arazisi vasfına dönüşen metruk çay yatakları özel mülkiyete konu teşkil edebilir. O yüzden dava konusu yerin öncesinin ve bugünkü halinin kesin bir biçimde saptanması bu yerin yararı kamuya ait mallardan olup olmadığını veya çay yatağı iken kültür arazisi durumuna getirilip getirilmediğini açıklığa kavuşturulması zorunludur. Ne var ki bu konuda yapılan araştırma ve inceleme yeterli değildir. Mahkemece yapılması gereken iş; jeolog ve ziraatçi bilirkişilerin katılımı ile yerinde yeniden keşif yapılarak taşınmazın niteliğini yukarıdan beri söylenen yönteme uygun belirlemek bu araştırma sonucu taşınmazın Türk Medeni Kanunun 715 maddesinde hükme bağlanan kamu mallardan olduğunun anlaşılması halinde davayı şimdiki gibi kabul etmek, kültür taşınmazı olduğu ve bu yerde davacının iktisap sağlar zilyetliğinin gerçekleştiğinin saptanması halinde ise istemi reddetmek olmalıdır. Bütün bu hususlar üzerinde durulmadan davanın yazılı olduğu şekilde kabulü doğru olmamış kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ. Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilin temyiz itirazlarının reddine, hüküm BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 2.5.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.