YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/349
KARAR NO : 2006/1945
KARAR TARİHİ : 23.02.2006
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 1.11.2005 gününde verilen dilekçe ile vakıf şerhinin terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 11.11.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Dava, çekişmeli taşınmazdaki vakıf şerhinin silinmesi istemine ilişkindir.
Dava konusu 65 ada 2 parsel sayılı taşınmaz üzerinde yeralan binada 960/48000 arsa paylı 1. kat 56 numaralı bağımsız bölümde davacıların miras bırakanı Naile Evrensel maliktir. Naile Evrensel’in mirasçılık belgesine göre, oğlu ve davacıların miras bırakanı olan İbrahim Adil Evrensel dışında bir de Gülseren Evrensel isimli kızının mirasçı olduğu anlaşılmaktadır. Davacılar sözü edilen bağımsız bölümde elbirliği halinde maliklerden bir kısmıdır.
Elbirliği halinde mülkiyette (somut olayda olduğu gibi) mirasçılar arasında ortaklık bağı vardır. Bu kişiler mirasçı sıfatı ile bir mala veya hakka birlikte malik olmak durumundadır. Medeni Kanunun 701-703 maddeleri uyarınca bur tür mülkiyetin “ortaklığın” tüzel kişiliği bulunmadığından ortaklardan herbirinin eşya üzerinde doğrudan bir hakkı da yoktur. Bu anlatımın doğal sonucu olarak da mülkiyet bütünüyle ortakların tümüne aittir. Elbirliği mülkiyetinde malikler mülkiyet payını ayırmadığından eşya üzerinde paydaş değil, ortaktır. Yine bu tür mülkiyette işin özelliği gereği ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı vardır. Şayet
davalı olacaklarsa davanın ortakların tümü aleyhine açılması gerekir. Medeni Kanununumuzda bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki; açtığı bu davanın devam edebilmesi için öteki ortakların açılan davaya olur vermeleri ya da davanın miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile südrürülebileceği kural olarak benimsendiğinden ve dava ehliyetinin varlığı mahkemece resen araştırılması gereken hususlar arasında bulunduğundan davaya katılmayan ortakların olurları alınmaksızın veya Medeni Kanunun 640. maddesi uyarınca miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülebileceğinin gözardı edilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
3-Davalılar, 65 ada 2 parsel üzerindeki binada, maliki bulundukları 1. kat 56 numaralı bağımsız bölüm kaydına yazılan vakıf şerhinin silinmesini istemişlerdir. Mahkemece HUMK.nun 74. maddesi gözönünde tutulmadan talep dışına çıkılarak 65 ada 2 parsel kaydından şerhin silinmesine karar verilmesi de doğru olmadığından bu yönden de hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, hükmün 2 ve 3. bentte yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 23.2.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.