Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2006/2525 E. 2006/3844 K. 03.04.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/2525
KARAR NO : 2006/3844
KARAR TARİHİ : 03.04.2006

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 18.1.2005 gününde verilen dilekçe ile tapuda vakıf şerhinin terkini istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 5.7.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı … İdaresi vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, vakıf şerhinin silinmesi istemine ilişkindir. Dava kabul edilmiş hükmü davalı temyiz etmiştir.
Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 2.4.2004 tarih ve 2003/1-2004/1 sayılı kararı uyarınca vakıf şerhinin tapu sicilinden silinmesi ya da tapu siciline yazılmasına ilişkin istemleri içeren davalarda 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yılık hak düşürücü sürenin uygulanması gerekir. Ne var ki; Yargıtay İçtihatları Birleştirme kararından sonra 3402 sayılı Kadastro Kanununa 5304 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle bir madde eklenmiş “Tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda 12. maddenin 3. fıkra hükümleri uygulanmaz” hükmü getirilmiştir. 5304 Sayılı Kanun 3.3.2005 günlü Resmi Gazetede yayınlanmış ve aynı tarihte yürürlüğe girmiştir.
Eldeki davada tapu kayıtlarına vakıf şerhinin tutanaklarının kesinleşmesinden 10 yıl geçtikten sonra işlendiği hususunda bir çekişme yoktur. Burada sorun, olaya 2.4.2004 tarih ve 1/1 Sayılı İçtihadı Birleştirme kararı veya 5304 sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle eklenen hükümden hangisinin uygulanacağıdır. O yüzden, yasaların yürürlüğü ve kazanılmış haklarla ilgili Medeni Hukuk ilkelerinin irdelenmesi gerekmektedir.
9.3.1988 tarih ve 1987/2-860 Esas, 1988/232 Karar sayılı Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararında vurgulandığı üzere herhangibir yasa veya düzenleyici hüküm o yasanın yürürlüğe girdiği andan itibaren hukuksal sonuç meydana getirir. Değişi k bir anlatımla yürürlüğe giren yasa yürürlük tarihinden önceki olaylara uygulanmaz. Genel kural budur. Medeni Hukuk açısından bu duruma “yasaların geriye yürümemesi” (makabline şamil olmaması) ilkesi denir. Ancak, belirtilmelidir ki, yasanın derhal yürürlüğe
girme özelliğinden dolayı yeni yasa veya düzenleyici kural devam etmekte olan uyuşmazlıklara, tamamlanmamış hukuki durumlara uygulanacak ve hukuki sonuçlar doğuracaktır. Kuşkusuz, yeni yasada yürürlükle ilgili ayrık ve özel bir hüküm de bulunabilir. Böyle bir durum kanun koyucunun iradesinin yeni çıkan yasanın geçmişteki olaylarla da uygulanması doğrultusunda olduğunu gösterir ve yeni çıkan yasa yürürlüğünden önceki olaylara da uygulanır.
3402 Sayılı Kanuna 5304 sayılı Kanunun 11. maddesi ile yapılan “tapu kayıtlarında icareteyn veya mukataalı olduğuna dair vakıf şerhi bulunan taşınmazlarda 12. maddenin 3. fıkra hükümleri uygulanmaz” değişikliği 3.3.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmış ve yayımı tarihinde yürürlüğe girmiştir. Görülüyor ki, yasa koyucu yapılan değişikliğin geçmişe uygulanacağına dair bir irade açıklamamış, tamamlanmış hukuki durumları korumuştur. Esasen yasa koyucunun kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte bir yasa veya diğer bir düzenleyici kural koymaması, hukuk devleti ilkesinin bir gereğidir. Bu duruma da Medeni Hukuk uygulamasında “kazanılmış hak” (müktesep hak) denilmektedir.
Yukarıda söylendiği üzere, taşınmazların kadastro tesbitleri kesinleştikten ve on yıl geçtikten sonra tapu kayıtlarına vakıf şerhinin yazıldığı sabittir. Burada, hak düşürücü süre geçirilmiş, davacı kayıt maliki yararına tamamlanmış hukuki durum ortaya çıkmıştır. Ancak kazanılmış hakların korunması açısından 2.4.2004 tarih ve 1/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulanması zorunlu hale gelmiştir. Nitekim, bu hususlar Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23.3.2005 tarih 2005/14-172-195 sayılı kararının görüşülmesi sırasında da tartışılmış aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bütün bu nedenlerle; davalı … İdaresinin değinilen yönleri amaçlayan temyiz itirazları yerinde değildir. Yapılan yargılamaya, dosyaya toplanan delillere ve dosya içeriğine göre davalının tüm temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 3.4.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.