YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/2397
KARAR NO : 2006/6106
KARAR TARİHİ : 30.05.2006
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 07.05.2003 gününde verilen dilekçe ile inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın kabulüne dair verilen 08.09.2005 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 30.05.2005 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili Av…. …. ve Av……, karşı taraf davacılar vekili Av…… geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
5.2.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirtildiği gibi; inanç sözleşmesi, inanç gösterilene bir hakkın kullanılmasında davranışlarını, inanç gösterenin tespit ettiği amaca uydurmak borcunu yükler. Diğer bir anlatımla, inanç gösterilen kişi, inanç gösteren namına yapılacak bir işlemden sonra, taşınmazın mülkiyetini, ona yani inanç gösterene geçirme yükümlülüğü altına girmiştir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde, bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
İnanç sözleşmeleri anılan İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delil ile kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı taraf elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı (HUMK.m.292) niteliğinde bir belge varsa inanç sözleşmesinin “tanık” dahil her türlü delil ile kanıtlanması olanaklıdır.
İddiasını yazılı delille veya yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa her türlü delille kanıtlayamayan davacının yemin deliline dayanması durumunda, mahkemenin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir.
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
Davacılar, davalı …’in babaları olduğunu, yurt dışında sağladıkları kazançlarını babaları üzerinde topladıklarını ve dava konusu taşınmazları, birlikte sağladıkları kazançları ile satın aldıklarını ileri sürerek payları oranında adlarına tescilini istemişler. Mahkemece, ileri sürülen istek hayatın olağan akışına uygun kabul edilerek dava kabul edilmiş, hükmü davalı temyiz etmiştir.
Dava dilekçesinde ve yargılama aşamasında davacılar iddialarını herhangi bir yazılı delile dayandırmamıştır. Bunun gibi iddiaya kanıt sayılabilecek yazılı delil başlangıcı niteliğinde inanç ilişkisini doğrulayan başkaca delilleri de yoktur. Yukarıda özetlenen 05.02.1947 tarih ve 20/6 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile 07.10.1953 tarih ve 7/8 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararlarında, inanç ilişkisinin yazılı delille kanıtlanması ilkesi kabul edildiğinden taraflar karı-koca, baba-çocuk olsalar dahi iddia tanık delili ile kanıtlanamaz. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 28.12.2005 tarih 2005/677-774 sayılı kararı ).
Açıklanan nedenlerle; davanın reddi gerekirken yasaya ve somut olaya uygun düşmeyen bazı nedenlerle kabul edildiğinden karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 450.YTL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacılardan alınıp davalıya verilmesine, 30.05.2006 tarihinde oybirliği ile karar verildi.