YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2006/1361
KARAR NO : 2006/2882
KARAR TARİHİ : 14.03.2006
MAHKEMESİ:Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı tarafından, davalı aleyhine 18.4.2005 gününde verilen dilekçe ile komşuluk hukukuna aykırılık nedeniyle elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 16.12.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, 1906 parsel sayılı taşınmaz maliki davalının bu taşınmaza yaptığı binanın kendisine ait 141 ada 3 parsel sayılı taşınmaza bakan tarafına komşuluk hukukuna aykırılık teşkil edecek şekilde pencere açtığını ileri sürerek, bu pencerenin kapatılmasını istemiştir.
Mahkemece, davalının açtığı pencerenin mülkiyet alanında kaldığı, imar kanununa aykırı olarak pencere açılmasının idareyi ve idari yaptırımı ilgilendiren bir husus olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, komşuluk hukukuna aykırı davranışın giderilmesi isteğine ilişkindir. Medeni Kanunun 683 maddesi “Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.” hükmü ile malikin mülkiyet hakkının hukuksal sınırlar içinde kullanabileceğini düzenlemiştir. Anılan Kanunun taşınmaz mülkiyet hakkının kısıtlamalarını düzenleyen “Komşu hakkı” bölümünde “kullanım biçimi” başlığı altında yer alan 737. (önceki Medeni Kanunun 661.) maddesi “Herkes, taşınmaz mülkiyetinden doğan yetkilerini kullanırken ve özellikle işletme faaliyetini sürdürürken, komşuların etkileyecek taşkınlıktan kaçınmakla yükümlüdür. Özellikle; taşınmazın durumuna, niteliğine ve yerel adete göre komşular arasında hoş görülebilecek dereceyi aşan duman, buğu, kurum, toz, koku çıkartarak, gürültü ve sarsıntı yaparak rahatsızlık vermek yasaktır. Yerel adete uygun ve kaçınılmaz taşkınlıklardan doğan denkleştirmeye ilişkin haklar saklıdır.” hükmü ile de malike, mülkün kullanılmasında komşuya zarar verecek taşkınlıklardan sakınma ödevi
yükleyerek, yasal kısıtlamalardan birisini düzenlemiştir.Taşkınlıktan amaç ise, komşuluğun olağan hoşgörü sınırlarını aşan ve komşunun kendisi ve ailesi ile taşınmazı zararına aşırı derecede etkili olabilecek … ve eylemlerdir. Bu eylemlerin saptanmasında, taşınmazın bulunduğu yerin kullanma amacının, niteliğinin, konuya ilişkin düzenlemelerin ve yasal boşluk bulunması halinde mahalli örf ve adetlerin göz önünde tutulması gereklidir. Bu tür uyuşmazlıkların çözümünde hakim, gerek zararı saptama, gerekse zararı giderici önlemleri bulma yönünden her somut olayın özelliğini gözetmek, tarafların yarar zarar dengelerini değerlendirmek durumundadır.
Komşuluk hukukunun öngördüğü sınırları aşan kullanım halinin saptanması halinde ise, mahkemece, kurulacak hükümde, zararlı davranışın giderim şeklinin ve taraf yükümlülüklerinin açıkça gösterilmesi zorunludur.Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;Davaya konu pencerenin yalnızca imara aykırılık teşkil etmesi mahkemenin de kabul ettiği gibi başlı başına komşuluk hukukuna aykırılık teşkil etmez. Ne var ki; az yukarıda açıklandığı üzere davalıya ait binaya yapılan pencerenin yerel örf ve adete göre de komşuluk hukukuna aykırılık teşkil etmemesi gerekir. Zira komşuluk ilişkisi bunu gerektirir. Davalı yargılamalar sırasında davaya konu pencereyi kontrplak ile kapattığını belirterek davacının pencere nedeniyle rahatsız olduğunu kabul etmiştir. Bu durumda mahkemece yapılacak …, mahallinde yeniden keşif yapılarak davaya konu pencerenin yerel örf ve adete aykırılık teşkil eder şekilde yapılıp yapılmadığı saptanmaktır. Yerel örf ve adete aykırı olarak yapıldığının saptanması halinde, davaya konu pencerenin kalıcı şekilde nasıl kapatılabileceği hususunda inşaat bilirkişisinden ek rapor alınarak davanın kabulüne dair infaza elverişli hüküm kurulmalıdır.Mahkemece, bu yön üzerinde durulmadan yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmadığından karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle; davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 13.3.2006 tarihinde oy birliği ile karar verildi.