Yargıtay Kararı 14. Hukuk Dairesi 2005/10805 E. 2006/22 K. 23.01.2006 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2005/10805
KARAR NO : 2006/22
KARAR TARİHİ : 23.01.2006

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Davacılar vekili tarafından, davalı aleyhine 10.7.2003 gününde verilen dilekçe ile tapuda miktar fazlası şerhinin terkini istenmesi üzerine bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 28.7.2005 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R

Davacılar vekili 10.7.2003 tarihli dilekçesi ile davacıların maliki olduğu 658 ada 40, 7100 ada 1-3-4-7-8 parsel sayılı 6 adet taşınmazlar üzerindeki “7298 metrekare fazlalık Hazineye aittir” şerhinin terkinini istemiştir. Davalı Hazine vekili davanın reddini savunmuş, keşfen yapılan incelemeye harita ve kadastro mühendisi bilirkişinin keşif rapor ve krokisine göre mahkemece şerhin tapu kayıtlarına hangi gerekçe ile konduğu anlaşılamadığı gibi tüm sınırları sabit olup tapulu araziler ile sabit yüzölçümü içerisinde sabit sınırlar ile çevrildiği gerekçesi ile davanın kabulüne dair verilen 24.6.2004 tarihli karar davalı Hazine vekilinin temyizi üzerine Dairemizce “taşınmazın kadastrosunun 1943 yılında yapıldığı ve 11.11.1943 tarihinde … oğlu Tevfik adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. kaldırılması istenen şerh, 30.12.1946 tarihinde Deftterdarlık ve İskan Müdürlüğünce konulmuştur. Davacıların miras bırakanı … kaydı çapa dayalı olarak ve kayıttaki şerh yükümü ile 29.12.1955 tarihinde satın alarak malik olmuştur. Kayıt çapa ve üzerindeki şerhe bakılarak satın alındığından davacılar sonradan şerhin kaldırılmasını isteyemez. Böyle olunca, davanın reddi yerine istemin kabulü doğru olmadığı” gerekçesiyle 28.2.2005 tarihinde hükmün bozulmasına karar verilmiş, davacılar vekilinin karar düzeltme istemi red edilmiş,
2005/10805-2006/22 -2-
mahkemece bozma ilamına uyularak 28.7.2005 tarihinde davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar vekili kararı temyiz etmiştir.
Dava beyanlar sütununda yer alan miktar fazlası kaydının terkini istemine ilişkindir. Öncelikle beyanlar hanesine ilişkin yürürlükte bulunan mevzuat açısından inceleme yaptığımızda aşağıdaki düzenlemelerle karşılaşmaktayız.
“Beyanlar” başlıklı 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 1012 madde hükmü “Bir taşınmazın eklentileri, malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılır. Bu kaydın terkini, kütükte hak sahibi görünen bütün ilgililerin rızasına bağlıdır. Taşınmaz mülkiyetine ilişkin kamu hukuku kısıtlamalarının beyanlar sütununa yazılması ve bu sütuna yazılabilecek diğer hususlar tüzükle belirlenir. Özel kanun hükümleri saklıdır” şeklindedir. Yasanın sözü edilen bu hükmü uyarınca genellikle tapu kütüğüne yazılarak alenileştirilmesinde fayda umulan hukuki ilişki ve fiili durum şeklinde tarif edilen her beyanın tapu kütüğünün beyanlar hanesinde gösterebilme olanağı yoktur. Başka bir anlatımla, tapu kütüğünün beyanlar hanesine “beyanda” bulunulabilmesi için ya Medeni Kanunda bir hüküm olması, veya özel kanunlarda bu konuda bir hükme yer verilmesi, yahut Tapu Sicil Tüzüğünde bir düzenleme yapılmış olması gerekir.
Türk Medeni Kanunun 1012 maddesine göre, bir taşınmazın eklentilerinin malikin istemi üzerine kütükteki beyanlar sütununa yazılması mümkündür. Önceki Medeni Kanundaki teferruat deyiminin karşılığı olarak yeni Medeni Kanunda kullanılan eklentiden maksat; asıl şey malikinin anlaşılabilen arzusuna veya yerel adetlere göre işletilmesi, korunması veya yarar sağlaması için asıl şeye sürekli olarak özgülenen ve kullanımda birleştirme, takma veya başka bir biçimde asıl şeye bağlı kılınan taşınır maldır. (Medeni Kanunun m.856) Türk Medeni Kanunu uyarınca beyanlar sütununda gösterilebilecek diğer haklar ise, yasanın 748. maddesinde sözü edilen geçit haklarından sürekli olanlar, 755 maddedeki toprağın iyileştirilmesi işlemi yapılmak üzere taşınmaz maliklerinin alacakları kararlar, 710. maddedeki yetkili makamlarca belirlenmiş taşınmazın heyalan bölgesinde kaldığına dair beyanlardır.
Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddesi hükmünce kütüğün beyanlar sütununa ancak mevzuatın yazılmasını öngördüğü hususlar yazılabilir. Az yukarıdaki bölümlerde gerek Türk Medeni Kanunun ve gerekse özel kanunların beyanlar sütununa nelerin yazımına cevaz verdiğinden söz edilmiştir. Tapu Sicil Tüzüğünün 61. maddesi uyarınca teferruatın mülkiyet hakkı sahibinin yazılı talebi üzerine beyanlar sütununda belirtilmesi olanaklıdır. Tüzüğün 62. maddesi Türk Medeni Kanununun taşınmaz mal sicilleri ile ilgili hükümlerine göre kurulmaları artık mümkün olmayan ayni hakların, 63. madde medeni hakların
2005/10805-2006/22 -3-

kısıtlanmasına ilişkin mahkeme kararlarının, 64. madde ise, işçi ve yüklenicinin işe başlama tarihi, inşaat ile ilgili sözleşmenin kütüğün beyanlar sütununda gösterilmesine olanak sağlamaktadır. Medeni Kanunda sözü edilen özel yasa hükümleri ve Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddesindeki düzenlemeden anlaşılan mevzuat hükümleri incelendiğinde, beyanlar sütununda nelerin yer alacağı aşağıdaki şekilde saptanmıştır.
3402 Sayılı Kadastro Kanununun 13/c maddesi uyarınca, taşınmazın tahdit ve tespiti yapılırken malikin ölü olduğu anlaşılır ve mirasçıları belirlenemezse, malik adına tespit yapılır ve malikin ölü olduğu beyanlar sütununda belirtilir. Yine aynı yasanın 19/II. Maddesine göre, taşınmaz mal üzerinde paydaşlardan birisine veya üçüncü kişiye ait muhtesat var ise bu hususta beyanlar sütununa yazılır. 41. madde uyarınca yapılan düzeltmelerde beyanlar sütununda gösterilecek bir diğer husustur.
21 Mart 1995 tarihli Tapulama ve Kadastro Paftalarının Yenileme Yönetmeliğin 11. maddesine göre yenilemeye tabi olacak taşınmazların beyanlar sütununa yenilemeye tabi olduğu yazılır. Yenileme işlemleri yapıldıktan sonra askı ilanı süresinde kadastro mahkemesine dava açıldığında da beyanlar sütununa yenileme sebebiyle davalı olduğu belirtilir.
3194 sayılı İmar Kanununun 11. maddesi uyarınca umumi hizmetlere ayrılan , 18. maddesine göre imar düzenlemesine alınan, imar planına göre tescile tabi olan, imar sebebiyle sayfası kapatılan ve malik hanesi açık olan taşınmazların anılan nitelikleri beyanlar hanesinde gösterilir. Oluşan imar parselleri üzerine kadastro parselinde bulunana beyanlarda aktarılır. Yine imar sırasında uygulanan kat mülkiyeti ve imar parseli üzerindeki binaların sahipleri ve parsel üzerindeki geçici yapılarda beyanlarda yer alır.
3083 sayılı Kanun 13. maddesindeki sulama alanlarında kalan taşınmazlar ve bu kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmeliğin 24 maddesi uyarınca toplulaştırmaya alınan taşınmazlar beyanlar hanesinde belirtilir.
2981 sayılı İmar Affı Kanununa göre de, tapu tahsisi belgeleri, bu belgelerin iptaller ve kat irtifakı, kat mülkiyeti belirlemesi beyanlar sütununa yapılır.
634 Sayılı Kat Mülkiyeti Kanunu uyarınca, her bağımsız bölüme ait eklentiler, arsa payları, yönetim planı veya yönetim planında sonradan yapılan değişiklikler ve Kat Mülkiyeti Kanunun 41. maddesi gereğince yapılan işlemler, devremülk esasına tabi taşınmazlarda devremülk hakkı, harap olan bağımsız bölüm beyanlar hanesinde işaret edilir.
2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu kapsamında kamulaştırma kararı ve bunların terkini(m.7) beyanlara yazılır.
2924 Sayılı Orman Köylüsünün Desteklenmesine dair Kanunun
2005/10805-2006/22 -4-
7. maddesine göre orman sınırı dışına çıkartılıp mülkiyeti kişilere devir edilen arazilerdeki mülkiyet takyitleri ve bu … bir araziyi zilyed olarak tasarruf edenlerin adları beyanlar hanesinde gösterilir.
2863 Sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanununun değişik 7. maddesine göre korunması gerekli kültür varlığı olarak belirlenen taşınmazların bu niteliği beyanlarda yer alır.
3621 Sayılı Kıyı Kanununun10 ve 12. maddesinde öngörülen kıyı şeridinde kalan parsel ve yapılar yapılan yapıların durumu beyanlar sütununa yazılır.
3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunun 8. maddesine göre Finansal Kiralama sözleşmesine konu taşınmaz mala ilişkin sözleşmeler beyanlar sütununda gösterilir.
6326 sayılı Petrol Kanununun 37. maddesine göre tasfiyehane ve boru hatlarına ilişkin belirlemeler, 3303 sayılı Kanuna göre de taşkömürü sahalarında maliklere getirilen kısıtlamalar beyanlarda yer alır.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 15. maddesi uyarınca bir taşınmaza bağlı kooperatif ortaklığının cuz’i haleflere intikal edeceği hususuda beyanlar hanesine yazılır.
Tapu Sicil Tüzüğünün 8, 26, 36, 77, 85 ve 104 maddeleri uyarınca yapılan işlemlerinde beyanlar hanesinde gösterilmesi olanağı vardır.
Ticaret Sicili Tüzüğüne göre ticari işletme rehninin de beyanlara yazılma olanağı vardır.
Açıklanan yasal düzenlemeler dışında yasal düzenlemelerdeki belirsizlikler nedeniyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü genelgeleri ile açıklayıcı nitelikteki, bina yapılamaz beyanı, yıkım kararları, uygulanamayan mahkeme ilamları, orman içi binalar, da beyanlar sütununa işaretlenebilir.
Birbirinden farklı konularda beyanlar sütununa yapılan kayıtların bazıları, üçüncü kişilerin iyiniyetini bertarafa yararken, bazıları ilgilisi yararına karine yaratır, bazıları ise taşınmaza bağlı bir ayni hakkı yada şahsi hakkı açıklarken bazı beyanlarda kamu hukukundan kaynaklanan kısıtlamaları açıklar. Bir diğer anlatımla, beyanın niteliğine göre beyana bağlanan sonuç değişmektedir.
Gerek metni yukarda yazılan Türk Medeni Kanunun 1012. ve gerekse Tapu Sicil Tüzüğünün 60. maddelerinden görülmektedir ki, mevzuatın yazılmasına izin vermediği bir belirtmenin kütüğün beyanlar sütununda gösterilebilme olanağı yoktur. Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya dönüldüğünde;
Davacı, miktar fazlası Hazineye aittir şerhinin terkinini istemektedir. Yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerin hiç birisinde miktar fazlasının Hazineye ait olduğuna ilişkin kaydın beyanlar hanesinde gösterilmesi gerektiğine ilişkin açıklama yer almamaktadır. Somut olayda da, dava konusu taşınmazın geldiği 40 parsel sayılı taşınmaz, 2613 sayılı yasa uyarınca yapılan kadastro çalışmaları sonucu 11.11.1943 tarihinde 40800 metrekare miktarında 136 zeytin ağacına havi tarla olarak … oğlu Tevfik adına tescil edilmiştir. Dayanağı ise 28.4.1930 tarihli 80 numaralı tapudur. Bu tapu İskan Müdüriyetinin 16.12.1929 tarihli 593 sayılı temlik cetveli uyarınca oluşturulmuştur ve 23 dönüm bir evlek miktarında 136 zeytin ağacı olan tarla niteliğindedir. Kayıtların hiçbirisinde miktar fazlası Hazineye aittir şeklinde bir açıklama bulunmamaktadır. Kayda, 30.12.1946 tarihinde Defterdarlık ve İskan Müdürlüğünce “7298 metrekare fazlalık Hazine’ye aittir” kaydı tapuya işlenmiştir. Daha sonra taşınmaz birden fazla parsele ifraz edilmiştir.
Taşınmazın öncesinde Hazinenin hüküm ve tasarrufunda olan yerlerden bulunduğu, 16. 2.1929 tarihinde İskan Müdürlüğünce dağıtıma tabi tutulduğu ve ilk tapunun bu dağıtım uyarınca 28. 4. 1930 tarihinde oluştuğu anlaşılmaktadır.
Dayanak 80 numaralı tapuda, bu tapunun verilmesine ilişkin iskan müdüriyetinin kararında ve kadastro ile oluşan tapuda miktar fazlasına ilişkin herhangi bir kayıt yoktur. Miktar fazlası şerhi kadastro tespitinden sonra konulmuştur.
Taşınmazın tapu sicilindeki kaydının beyanlar sütununa miktar fazlalığının Hazineye ait olduğuna ilişkin kaydın konulduğu tarihteki yasal düzenlemeler ve daha sonraki mevzuat incelendiğinde de miktar fazlasına ilişkin düzenlemeler aşağıdaki şekilde yer almıştır.
22.3.1934 tarihinde yürürlüğe giren 2613 sayılı Kadastro ve Tapu Tahrir Kanunu’nun 23. maddesi ise “Hükümetçe hudut üzerinden yapılmış olan satışlarda hududun tecavüz suretiyle büyütülmediği anlaşılırsa miktarına bakılmaksızın hududa itibar olunur. Eğer satış miktar üzerinden yapılmış ise miktar muteberdir.. Hükümetçe, yalnız miktar üzerinden satılmış ve kayıtlarda bu suretle gösterilmiş olan gayrimenkul malların miktarında zuhur edecek fazla kısım yüzde onu geçmiyor ise zilyedi namına parasız kaydolunur. Yüzde onu geçiyorsa ihale veya tefviz tarihinden itibaren tasarruf müddeti on seneye varmamış ise fazlası için rayice göre değer pahası takdir edilerek zilyedi teklif ve kabul ederse kendisine borç kaydolunur. Ancak, mübadil, muhacir ve mültecilere ve 1341 senesi Muvazenei Umumiye Kanununun 23. maddesinin (A) fıkrası mucibince topraksız halka tevzi ve tefviz ve temlik edilmiş gayrimenkul mallarda zuhur eden fazlalık bu hükümlerden müstesna olup, bilmesaha taayyün edecek fazla miktar 1331 ve 1771 ve 1866 numaralı kanunlara göre muamele görmek üzere zilyedleri namına kaydolunur…” hükmünü içermektedir.
14.6.1934 tarihinde kabul edilen İskanen verilen tapulara ilişkin düzenlemelerin yer aldığı 2510 sayılı İskan Yasasında bu tapulardaki miktar fazlalarına ilişkin bir düzenleme yoktur. Ancak, 23/1. maddesinde “ Bu kanun hükümlerine göre muhacirlere, mültecilere, göçebelere, naklolunanlara ve yerlilere dağıtılan yapı ve toprakların temlikine vali ve kaymakamlar salahiyetlidirler. Dağıtış defter veya kararlarının altı vali veya kaymakamlarca tasdik edilmesi, temliktir. Tasdikli defterlerdeki veya kararlardaki miktarlar muteberdir.” Hükmünü içermekte, kayıtların miktarı ile geçerli olduğu belirtilmektedir. Yasanın getirdiği tek kısıtlama 30/1. maddede “ Hükümetçe iskan edilenlere borçlu veya borçsuz olarak iskan yoluyla verilen gayrimenkuller on yıl süre ile hiç bir suretle satılamaz, bağışlanamaz, terhin edilemez, haciz olunamaz. Tapularına o yolda kayıt düşürülür.” hükmü yer almıştır.
766 sayılı Tapulama Kanununun “ Kayıt ve Belgelerin Kapsamının Tayini” başlıklı 42. maddesinin ilk fıkrası “Değişmez ve genişletilmeye elverişli olmayan sınırlı tapu kayıtları ile diğer belgelerin muhtevasını tayinde, kayıt ve belgelerde yazılı miktara itibar olunur. Özel kanunların kayıt ve belgelerde yazılı miktara itibar edilmesini göz önünde tuttuğu haller saklıdır. Ancak, Hazinece özel kanunları hükümlerine göre satılan, tefviz veya tahsisi edilen veya parasız dağıtılan arazide çıkan fazlalık, satış, tefviz, tahsisi veya dağıtım tarihinden başlayarak on yıl geçmemiş ise, miktar fazlası hakkında 5618 sayılı Kanunun 2. maddesi hükmünün kayıt sahibi lehine uygulanıp uygulanmayacağı en büyük mülkiye amirinden sorularak alınacak karşılık uyarınca işlem yapılır.” şeklindedir.
42/son madde ise “Bu maddede yazılı gayrimenkullerde husule gelen miktar fazlalıklarında da şartları uygun bulunduğu takdirde 33 üncü madde hükmü uygulanır.” hükmünü içermektedir.
5618 sayılı yasanın 2. maddesinde ise iskanen verilen taşınmazlarda miktar fazlalarının zilyetlerine verilme koşullarını düzenlemektedir.
3402 sayılı Yasanın “Kayıt ve belgelerin kapsamını tayin” başlıklı 20. maddesinin D bendinde de “Hazinece, özel kanunlar hükümlerine göre değişmez ve genişlemeye müsait olmayan sınırlarla miktar üzerinden satılan, tefviz veya tahsis veya parasız dağıtılan taşınmaz mallarda çıkan fazlalık, taşınmaz malla birlikte satış, tefviz, tahsis ve dağıtım tarihinden itibaren on yıl geçmiş ise, miktarına bakılmaksızın kayıt sahibi adına tespit edilir.” hükmü yer almaktadır.
Anılan yasal düzenlemeler ve kadastro yasaları tasfiye niteliğinde olup bir defaya mahsus uygulanıp, tutanakların kesinleşmesinden sonra ise Medeni Kanununun hükümleri uygulama alanına girer (İhsan Özmen-Halim Çorbalı, 3402 sayılı Kadastro Kanunu Şerhi 1995 Ankara, s.1322)
Beyanlar hanesinde bulunabilecek kayıtlara ilişkin yukarıda belirtilen açıklamalara baktığımızda, gerek Tüzüğün 60. maddesinin mevzuatın öngördüğü hususların beyanlar hanesinde gösterileceği şeklindeki düzenlemesi, gerekse Medeni Kanunun 1012. maddesinin son fıkrasındac sözü edilen özel kanun hükümlerinin saklı tutulması hükümleri karşısında, çapa bağlanan taşınmazlarda çıkacak miktar fazlasının Hazineye ait olacağına ilişkin kısıtlamanın tapunun beyanlar hanesinde gösterileceğine ilişkin bir yasal düzenlemeye rastlanmamaktadır. İncelen kadastro yasalarındaki düzenlemelerde, miktar fazlasının değişken sınırdan kaynaklanmaması halinde 10 yıl geçmekle zilyedi adına tescil olunacağına ilişkindir. Kaldı ki, beyanlar sütunundaki bu belirtmeye rağmen Hazine yasal süresi içinde dava açarak, miktar fazlasının adına tescilini istememiştir. 2613 sayılı yasada dava için bir süre öngörülmemekle birlikte, 1964 tarihinde yürürlüğe giren 766 sayılı tapulama Kanununda 10 yıllık hak düşürücü süre öngörülmüş (m.31) 3402 sayılı yasada da aynı düzenleme yer almıştır(12/3). 2613 sayılı yasadan ve 766 sayılı yasadan kaynaklanan haklar için 3402 sayılı Yasanın geçici 4/3. maddesine göre ek bir yıllık süre tanınmıştır. Hazine tüm bu süreler içinde miktar fazlasının adına tescili için dava açmamıştır. Miktar fazlasının paylı mülkiyete konu edilmeden iskan ve daha sonra kadastro tapusu içinde hak sahibi kullanımına terk edilmesindeki amacın, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bu yerlerin 10 yıl kullanılması halinde hak sahibinin mülkiyetine geçeceğinin kabul edilmesi olduğu açıktır.
Yukarıda değinilen açıklamalardan çıkan sonuç ise yasal dayanağı olmayan bir kaydın beyanlar hanesinde gösterildiği hususudur. Bu durumda, yasal dayanağı olmayan beyanlar hanesinde belirtilen bu kaydın terkinini, tespit maliki isteyebileceği gibi, taşınmaz üzerindeki kaydı görerek alan sonraki malik dahi isteyebilir. Eldeki davada bu amaçla açılmış olup mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekir. Ne var ki ilk hüküm de dava kabul edilmiş temyiz üzerine yapılan incelemede mahkeme kararı bozulmuş karar düzeltme isteminin reddi üzerine bu defa dava reddedilmiştir. Yukarıdan beri yapılan anlatımlar karşısında mahkemenin davanın kabulüne dair kararının onanması gerekirken kararın bozulmasının maddi hataya dayandığı çok açıktır. Yargıtay uygulamalarında maddi hata kavramı dar anlamda düşünülmemektedir. Kararın esasına etkili bir konunun araştırılmamış olması da maddi hata kavramı içindedir. Şayet böyle yapılmamış karar hata sonucu onanmış veya bozulmuşsa bu tür bir ilam taraflar için kazanılmış hak oluşturmaz. Daha açığı maddi hata kavramı kazanılmış hak kuralının istisnalarındandır. Yargıtay uygulamalarında bu durum kabul edilmektedir. ” 6. Hukuk Dairesinin 8.3.1991 tarih 2131-3340 sayılı kararı gibi.” Öte yandan Dairemizce temyiz incelemesi yapılan ve aynı kök kayıttan gelen taşınmazlardaki aynı nitelikteki şerhin terkinine dair açılan davalarda mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararlar onanmıştır. (Dairemizin 29.12.2005 tarih 9422-12509 sayılı ilamı) o halde dava sonuçları arasında birliğin sağlanması bakımından da dava kabul edilmelidir. Hükmün tüm bu nedenlerle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 23.01.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.