Yargıtay Kararı 14. Ceza Dairesi 2014/8699 E. 2014/14923 K. 29.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/8699
KARAR NO : 2014/14923
KARAR TARİHİ : 29.12.2014

Tebliğname No : 14 – 2014/248862
MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 06.05.2014
NUMARASI : 2013/183 Esas, 2014/111 Karar
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Kayden 14.06.1997 doğumlu olup suç tarihinde 15 yaşı içerisinde bulunan suça sürüklenen çocuk Haydar’la ilgili olarak soruşturma evresinde Çocuk Koruma Kanununun 35. Maddesi uyarınca aldırılan 26.04.2012 tarihli sosyal inceleme raporunda suça sürüklenen çocuğun fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayabilme ve bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirebilme yeteneğine yeterince sahip olmadığı izleniminin oluştuğunun ifade edilmesine karşılık, kovuşturma evresinde Kartal Adli Tıp Şube Müdürlüğünce tanzim edilen 02.07.2013 tarihli raporda suça sürüklenen çocuğun fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğunun belirtildiği, TCK.nın 31/2. maddesine göre, 12-15 yaş grubunda bulunan çocuk sanığın cezai sorumluluğunun olabilmesi için işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve bu fiille ilgili davranışlarını yönlendirme yeteneğinin bulunması gerektiği, 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 35. maddesine göre algılama ve yönlendirme yeteneğinin bulunup bulunmadığını takdir yetkisinin mahkemeye ait olduğu, mahkemenin çocuğun bireysel özelliklerini ve sosyal çevresini gösteren sosyal inceleme raporu tanzim ettirebileceği, maddeye göre böyle bir sosyal inceleme yaptırılmaması halinde gerekçesinin kararda gösterileceğinin belirtildiği, Çocuk Koruma Kanununun Uygulanmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 20/4. maddesine göre de hakimin gerekirse bu konuda tam kanaat sahibi olabilmesi için sosyal inceleme raporu ile birlikte adli tıp uzmanı, psikiyatrist yada zorunlu hallerde uzman hekimden görüş de alınabileceğinin hüküm altına alındığı, mevcut düzenlemelere göre, ihtiyaç halinde sosyal inceleme raporunun alınmasının esas olduğu, görüş olarak diğer hekim raporlarının da alınabileceği, ancak bu raporların bağlayıcı olmadığı, mahkemenin takdirinde göz önünde bulundurulacağı, algılama yeteneği ve fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin olup olmadığını belirleme görevinin mahkemeye ait olduğu ve adli tıp şube müdürlüğünce düzenlenen rapora neden itibar edildiğinin karar yerinde gerekçelendirildiği anlaşıldığından, tebliğnamedeki bu hususta yeniden rapor alınması gerektiğine dair bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen, sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Mağdurenin 24.01.2012 tarihli kolluk ifadesinde suça sürüklenen çocuk Haydar ve kardeşi Battal ile birlikte cebir, tehdit veya hile olmaksızın olay yerine gittiği, cebir veya tehdit olmaksızın her ikisiyle cinsel ilişkiye girdiği yönündeki anlatımları, suça sürüklenen çocuk ve kardeşinin de mağdurenin isteği üzerine terk edilmiş haldeki eve gittiklerini ve rızasıyla ilişkiye girdiklerini savunmaları, 23.01.2012 tarihli CD inceleme ve 24.01.2012 tarihli kolluk araştırma tutanaklarına göre mağdurenin suça sürüklenen çocuk ve kardeşiyle birlikte suçun işlendiği evin istikametine herhangi bir zorlama olmaksızın gittiğini gösteren kamera kaydı birlikte değerlendirildiğinde, suça sürüklenen çocuğun 5237 sayılı TCK.nın 103/2, 103/3, 103/6 ve 109/1, 109/3-b,f, 109/5 maddeleri uyarınca mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken, atılı suçların cebir ve tehdit ile gerçekleştiğinin kabulü ile 5237 sayılı TCK.nın 103/4 ve 109/2. maddeleri uygulanmak suretiyle ceza tayini,
Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafiin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.