Yargıtay Kararı 14. Ceza Dairesi 2014/756 E. 2014/7141 K. 29.05.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2014/756
KARAR NO : 2014/7141
KARAR TARİHİ : 29.05.2014

MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Sanıklar hakkında; beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı, sanık … hakkında ayrıca; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma
HÜKÜM : Atılı suçlardan sanık …’nın mahkûmiyetine, diğer sanıkların beraatlerine

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;
Kayden 20.11.1997 doğumlu olup mahkemece beyanın alındığı 18.03.2013 tarihli celsede 15 yaşını tamamlamış olan mağdure…’nın, sanıklardan şikâyetçi olmadığını ve davaya katılmak istemediğini beyan etmesine rağmen zorunlu vekilinin talebi ile 10.05.2013 günlü celsede verilen katılma kararının hukuki değerden yoksun bulunduğunun anlaşılması karşısında, davaya katılma ve hükmü temyiz etme hakkı bulunmayan mağdure zorunlu vekilinin dilekçesinin içeriğine göre, sanıklar … ve … hakkında verilen beraat hükümlerine yönelik temyiz isteminin 5237 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 317. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin sanık … müdafiin sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükümlerine yönelik temyizi ile sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan, sanık müdafiin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Dosyada bulunan onaylı nüfus kayıt örneğine göre, 15 yaşı içinde bulunan mağdurenin, 19 yaşı içindeki sanıkla bir yıl kadar önce internet üzerinden tanıştığı, daha sonra duygusal arkadaşlıklarının başlamasının ardından 2012 yılı Haziran ayı başlarında sanığın evinde cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen herhangi bir hal olmaksızın sanıkla cinsel ilişkiye girdiği, ardından 03.07.2012 günü saat 03.00 sıralarında sanığı telefonla arayıp çağırarak birlikte evinden kaçan mağdurenin yine sanığın evine giderek cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen herhangi bir hal olmaksızın sanıkla yeniden cinsel ilişkiye girdiği, mağdurenin evden kaçtığını farkeden babasının jandarmaya müraacatı üzerine soruşturmanın başlatıldığı anlaşılan olayda, mağdure hakkında … Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Başkanlığı tarafından 27.11.2012 günü yapılan muayene sonucunda düzenlenen 17.12.2012 tarihli raporda, mağdurede travma sonrası stres bozukluğu tespit edilerek sanığın eylemleri nedeniyle ruh sağlığının kalıcı olarak bozulduğu belirtilmiş ve bu rapor esas alınarak sanığın cezası TCK.nın 103/6. maddesi uyarınca artırılmış ise de, cebir, tehdit, hile veya iradeyi etkileyen herhangi bir hal olmaksızın mağdureyle cinsel ilişkiye giren sanığın, bu eyleminden dolayı kastettiğinden daha farklı ve ağır bir neticenin meydana geldiği, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan objektif sorumluluğun kaldırılarak subjektif sorumluluğun kabul edildiği, TCK.nın 23. maddesi uyarınca failin, gerçekleşen fakat kastetmediği bu neticeden sorumlu tutulabilmesi için en azından taksirle hareket etmiş olması gerektiği, somut olayda sanığın dosyaya yansıyan sosyal ve kültürel durumu, eğitim düzeyi, mesleki tecrübesi, kişisel özellikleri, tarafların yaşları ve olayın zora dayalı olmayan gerçekleşme biçimi nazara alındığında ağır netice olarak ortaya çıkan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın sanık tarafından öngörülemeyeceği ve taksirle dahi hareket etmesinin söz konusu olmadığı, meydana gelen bu zararın ise TCK.nın 61. maddesi kapsamında cezanın bireyselleştirilmesinde alt sınırdan uzaklaşılması sırasında dikkate alınabileceği gözetilmeden, sanık hakkında TCK.nın 103/6. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.