Yargıtay Kararı 14. Ceza Dairesi 2013/6432 E. 2013/9439 K. 20.09.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/6432
KARAR NO : 2013/9439
KARAR TARİHİ : 20.09.2013

Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından sanık …, beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan sanık …’ın yapılan yargılamaları sonunda; atılı suçlardan mahkûmiyetlerine dair Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 19.11.2012 gün ve 2010/304 Esas, 2011/511 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanıklar müdafii ve sanık … tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık … hakkında çocuğun kaçırılması veya alıkonulması suçundan zamanaşımı süresi içerisinde dava açılması mümkün görülmüştür.
Dosyada bulunan onaylı nüfus kayıt örneğine göre suç tarihinde 14 yaş 5 aylık, mahkemece düzeltilen doğum tarihine göre ise 16 yaş 5 aylık olan mağdurenin, 06.04.2010 tarihinde ailesinin haberi olmaksızın evden ayrılması üzerine eve gelmediğinden bahisle ailesi tarafından aynı tarihte polise müracaatta bulunulduğu, 13.04.2010 günü saat 22:45 sıralarında polisler tarafından otobüs durağında beklerken bulunan mağdure 14.04.2010 tarihinde vekil ve sosyal hizmet uzmanı eşliğinde polise verdiği beyanında, canı sıkıldığı için evden ayrılıp halk otobüsüne binerek Balıklı durağında indiğini, burada sanık … ile tanıştığını, evden kaçtığını ve kalacak yeri olmadığını söylediği ve birlikte sanığın anneannesi olan ve tanık olarak dinlenen …’in evine gittiklerini, geceleri sanık … ile aynı yatakta anneannesinin bulunduğu odada yattıklarını, ilk kez vajinal yoldan ilişkiye burada girdiğini, sanığın kendisini zorlayınca ve bağırınca korktuğu için anal yoldan da ilişkiye girdiklerini, 08.04.2010 günü birlikte askerlik şubesine gittiklerini, çarşıda alış veriş yaptıktan sonra tekrar eve döndüklerini, 13.04.2010 günü ise sanık ile tekrar dışarı çıktıklarını ve parka gittiklerini burada sanığın kendisine beklemesini söyleyerek yanından ayrıldığını, sanığın geri gelmediğini daha sonra polislerin gelerek kendisini bulduklarını ifade ettiği, 15.04.2010 tarihinde vekil ve sosyal hizmet uzmanı eşliğinde polise verdiği beyanında ise, ilk beyanıyla çelişecek şekilde, 06.04.2010 günü açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen ve arkadaşı olduğunu söylediği Mustafa isimli kişinin evlerinin yanına gelerek kendisiyle gezmek istediğini, ancak gitmek istememesi
nedeniyle Mustafa’nın “seni mahallede rezil ederim” demesi üzerine kendisiyle dışarı çıktığını, Mustafa’nın geldiği araçta sanık …’in de olduğunu ve birlikte çarşıya giderek gezdiklerini, daha sonra Cengiz’in evine gittiklerini, Mustafa’nın burada ayrıldığını, Cengiz’in kendisine tokat atarak ve boğazına bıçak dayayıp ölümle tehdit ederek zorla anal yoldan ilişkiye girdiğini, beş gün zorla kendisini evde tuttuğunu bu süre içinde Mustafa’nın da eve gelerek kendisiyle anal yoldan zorla ilişkiye girdiğini, 5. gün sanık …’in kapıyı kilitlemeyi unutması nedeniyle evden kaçtığını ve Balıklı durağında sanık … ile karşılaştığını ve Ahmetin, kendisini anneannesinin evine götürdüğünü, burada istemediği halde gidecek yeri olmadığı ve sanığının anneannesinin de yanlarında yattığından sesini çıkartamadığı için anal yoldan ilişkiye girdiği, şeklinde ifadede bulunduğu, 24.09.2010 tarihli mahkeme beyanında da, Mustafa ile Cengiz’in kendisini zorla döverek araca bindirdiklerini, yine sanık …’in anneannesinin evinde kaldıkları sırada anneannesinin başka yere gittiğini, vajinal yoldan Ahmet’le ilişkiye girmediklerini, ilk beyanında ise kızlığını sanık …’in bozduğunu, ilk beyanlarıyla çelişkili şekilde ifadelerde bulunduğu, sanıkların kendisiyle zorla ilişkiye girdiklerinini ifade ettiği halde, yetkili makamlara durumu bildirme imkanı varken herhangi bir müracaatının olmayışı, olayın ortaya çıkış şekli, sanık … ile anneanesinin tek odalı evinde anneannesinin yanında kendisiyle zorla ilişkiye girdiğine ilişkin hayatın olağan akışına aykırı beyanı, 15.04.2010 tarih ve 3080 sayılı doktor raporuna göre mağdurenin livataya maruz kaldığı anlaşılmakta ise de, yine aynı tarih ve 4036 sayılı raporda hymenin anüler intakt tarzda, ekimoz ve hematom saptanmadığının tespiti, mağdurenin eylemlerin zorla olduğunu söylemesine rağmen zor bulgusuna rastlanmaması ve tüm dosya içeriği gözetildiğinde; cinsel ilişkilerin zorla gerçekleştiğine ve sanık …’in mağdureyi zorla alıkoyduğuna ilişkin, şüpheden uzak kesin ve yeterli kanıya ulaşılamadığından, cinsel ilişkilerin rıza ile gerçekleştirildiği ve mağdurenin şikâyeti de gözetildiğinde sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı TCK.nın 104. maddesinde düzenlenen “zincirleme şekilde reşit olmayanla cinsel ilişki” suçunu oluşturduğu ve TCK.nın 61. maddesinde belirtilen suçun işleniş şekli ile hak ve oranlılık ilkesi gözetilerek temel cezaların alt sınırdan uzaklaşılarak tayini gerektiği düşünülmeden sanıkların 103/2-6, 43 ve 62. maddeleri uyarınca cezalandırılmalarına ve düzeltilen yaşına göre 17 yaşı içerisindeki mağdureyi rızasıyla alıkoyan sanık …’in, aynı Kanunun 109. maddesi anlamında hukuka aykırı bir davranışından sözedilemeyeceği, ancak sanığın mağdurenin kanuni temsilcisinin rızası olmaksızın evden ayrıldığını bildiği halde ailesini veya yetkili makamları durumdan haberdar etmeksizin birlikte kalmalarının TCK.nın 234/3. maddesinde öngörülen çocuğun kaçırılması veya alıkonulması suçunu oluşturduğu
gözetilmeyerek ek savunma hakkı verilerek bu maddeden mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kanuna aykırı, sanık … ve sanıklar müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine ve tutukluluk süresine göre, sanıkların TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu veya hükümlü olmadığı taktirde en seri vasıtayla derhal tahliyelerinin sağlanması için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına, 20.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.