Yargıtay Kararı 14. Ceza Dairesi 2013/5478 E. 2013/12104 K. 25.11.2013 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/5478
KARAR NO : 2013/12104
KARAR TARİHİ : 25.11.2013

Irz ve namusa tasaddide bulunma ve kaçırma suçlarından sanık …’in yapılan yargılaması sonunda; atılı suçlardan mahkûmiyetine dair Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 04.12.2007 gün ve 2005/386 Esas, 2007/477 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii ve mağdur vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelendi;
CMK.nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolunun açık olduğu, suçtan zarar gören mağdur vekilinin 06.02.2008 tarihli dilekçesi ile mahkemece verilen hükmü temyiz etmek suretiyle açıkca katılma iradesini ortaya koyduğu, Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.10.2010 gün ve 2010/9-149 Esas, 2010/205 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere mağdurenin katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar gördüğü konusunda araştırma yapmayı gerektirecek bir tereddüt bulunmadığı görülmekle, CMK.nın 237/2. maddesi uyarınca suçtan zarar gören mağdur …’ın davaya katılmasına karar verilerek katılan vekilinin temyizi üzerine yapılan incelemede gereği düşünüldü:
Sanık hakkında kaçırma suçundan verilen hükmün incelenmesinde;
Delillerle iddia ve savunma, duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan sanık ve katılan vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanık hakkında ırz ve namusa tasaddide bulunma suçundan verilen hükme ilişkin sanık müdafii ile katılan vekilinin temyizine gelince;
Sanığa isnat olunan oluşa ve kabule uygun ırz ve namusa tasaddide bulunma suçuna ilişkin 765 sayılı TCK.nın 415/2. maddesinde öngörülen cezanın üst sınırı itibarıyla aynı Kanunun 102/4 ve 104/2. maddelerine göre 7 yıl 6 aylık asli ve ilaveli zamanaşımı süresine tâbi olduğu, suç ve inceleme tarihleri arasında bu sürelerin gerçekleştiği anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK.nın 7/2 ile 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle hükmün CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanık hakkında açılan kamu davasının aynı Kanunun 322 ve 5271 sayılı CMK.nın 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE, 25.11.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.