Yargıtay Kararı 14. Ceza Dairesi 2013/11740 E. 2014/3187 K. 12.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2013/11740
KARAR NO : 2014/3187
KARAR TARİHİ : 12.03.2014

Tebliğname No : 14 – 2013/352130
MAHKEMESİ : İskenderun 1. Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 02.07.2013
NUMARASI : 2011/95 Esas, 2013/171 Karar
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun nitelikli cinsel istismarı

Mahalli mahkemece verilen hüküm sanık müdafii tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine; dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle 05.03.2014 Çarşamba saat 13.30’a duruşma günü tayin olunarak sanık müdafiine çağrı kâğıdı gönderilmişti.
Belli günde Hâkimler Kurulu duruşma salonunda toplanarak Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından V..Ö.. hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine sanık M.. B.. müdafii Av. M.. S..’nın duruşmaya gelmediği, İskenderun’da duruşmaları olduğuna dair mazeret dilekçesi gönderdiği anlaşıldı.
Yargıtaydaki duruşmaların ilk derece mahkemelerine göre öncelikli olduğundan sanık müdafii Av. M.. S..’nın mazeretinin reddine,
Yargıtay Cumhuriyet Savcısının uygun görülen talep ve mütalaası dairesinde DURUŞMASIZ inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek, vaktin darlığına binaen dosyanın incelenmesi başka bir güne bırakılmıştı.
Bugün dava evrakı incelenerek aşağıda yazılı karar ittihaz olundu.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Suç tarihinden bir süre önce tanışıp arkadaş olan sanık ve mağdurenin, suç tarihi olan 2009 yılı Temmuz ayı içinde sanığın ağabeyinin eşi olan tanık Tuğba’nın evde olmadığı bir gün onun evinde mağdurenin rızasıyla cinsel ilişkiye girdikleri, arkadaşlıklarının bir süre daha devam ettiği, şikâyet tarihinden yaklaşık 2 ay önce sanığın evlenmek amacıyla mağdureyi ailesinden istediği, ancak mağdurenin babasının sanık ve mağdurenin evlenmelerine izin vermediği, sonrasında özellikle tanık Hasan’ın beyanına ve sanık savunmasına göre, sanığın şikâyet tarihinden önce mağdurenin babasını telefonla arayarak mağdureyi hastaneye götür, muayene ettir dediği, bunun üzerine mağdurenin babasının isteğiyle tanık Hasan’ın mağdureyle konuştuğu, mağdurenin de sanıkla rızası dahilinde cinsel ilişkiye girdiği halde sanığın kendisine yönelik eylemin zorla gerçekleştiğini anlattığı, olayın mağdurenin yakınları tarafından öğrenilmesi üzerine mağdurenin 30.10.2010 tarihinde kolluğa müracaat etmesiyle soruşturmanın başladığı anlaşılan olayda, mağdure hakkında İstanbul Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen 08.08.2012 tarihli raporda, mağdurede travma sonrası stres bozukluğu tespit edilerek mağdurenin sanığın eylemi nedeniyle ruh sağlığının bozulduğu belirtilmiş ve bu rapor esas alınarak sanığın cezası TCK.nın 103/6. maddesi uyarınca artırılmış ise de, cebir, tehdit veya hile gibi iradeyi etkileyen herhangi bir hal olmaksızın mağdureyle cinsel ilişkiye giren sanığın, bu eyleminden dolayı kastettiğinden daha farklı ve ağır bir neticenin meydana geldiği, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile, 765 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan objektif sorumluluğun kaldırılarak subjektif sorumluluğun kabul edildiği, TCK.nın 23. maddesi uyarınca failin, gerçekleşen fakat kastetmediği bu neticeden sorumlu tutulabilmesi için en azından taksirle hareket etmiş olması gerektiği, somut olayda sanığın dosyaya yansıyan sosyal ve kültürel durumu, eğitim düzeyi, kişisel özellikleri, tarafların yaşları ve olayın zora dayalı olmayan gerçekleşme biçimi nazara alındığında ağır netice olarak ortaya çıkan mağdurenin ruh sağlığındaki bozulmanın sanık tarafından öngörülemeyeceği ve taksirle dahi hareket etmesinin söz konusu olmadığı, meydana gelen bu zararın ise TCK.nın 61. maddesi kapsamında cezanın bireyselleştirilmesinde alt sınırdan uzaklaşılması sırasında dikkate alınabileceği gözetilmeden sanık hakkında TCK.nın 103/6. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.