Yargıtay Kararı 14. Ceza Dairesi 2012/4757 E. 2014/2898 K. 06.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2012/4757
KARAR NO : 2014/2898
KARAR TARİHİ : 06.03.2014

Tebliğname No : 5 – 2011/3076
MAHKEMESİ : Kastamonu Ağır Ceza Mahkemesi
TARİHİ : 01.07.2010
NUMARASI : 2009/214 Esas, 2010/130 Karar
SUÇ : Beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı

Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Olay günü, tarlaya giden mağdureyi yolda gören sanığın “seni seviyorum” diyerek mağdurenin göğüslerini sıkıp, mukavemetle karşılaşması üzerine bu seferde kollarından tutarak, sürüklemeye çalışması eylemine ilişkin Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunca “travma sonrası stres bozukluğu oluştuğu” yönünde rapor düzenlenmiş ise de; sanık tarafından işlenen dokunma, sıkma, öpme gibi ani nitelikteki, devamı bulunmayan, kesik biçimde gerçekleştirilen hallerde mağdurenin olayın üçüncü kişilerce duyulması üzerine ruhsal durumunun etkilenmesi nedeniyle duyduğu üzüntü ve sıkıntı sonucunda ortaya çıkan halin ruh sağlığı bozukluğu olarak değerlendirilemeyeceği ve TCK.nın 103/6. maddesinde öngörülen netice sebebiyle ağırlaşmış hal maddesinin cinsel istismar eyleminin ağır boyutlara ulaşması, ısrarla gerçekleştirilmesi ya da suçun nitelikli halinin işlenmesi nedeniyle gerçekleşebilecek bir sonuç olabileceği, keza eylemin niteliğine göre öngörülen ceza miktarı da gözetilerek tam bir vicdani kanı oluşabilmesi için dava dosyası yeniden Adli Tıp Kurumuna gönderilerek mümkünse dosyadaki bilgi ve belgelere göre Adli Tıp Genel Kurulundan yeniden rapor alınarak mağduredeki halin bir ruh sağlığı bozulması mı yoksa suç nedeniyle ruh sağlığının etkilenmesi mi olduğunun saptanması yerine, eksik araştırma sonucuda karar verilmesi,
Kabule göre de;
Sanık hakkında hüküm kurulurken TCK.nın 103/1. madesinde düzenlenen suçun üst sınırının 8 yıl olduğu gözetilemeyerek, temel cezanın 9 yıl olarak belirlenmesi ve sanığın eyleminin benzer olaylara nazaran daha vahim bir durum arz etmediği halde, cezanın alt sınırından aşırı uzaklaşmayı gerektirecek somut nedenlerin de bulunmadığı gözetilmeden, orantılılık ilkesine ve dosya içeriğine aykırı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle TCK.nın 3/1 ve 61. maddelerine aykırılık yapılması,
Suç tarihinde 17 yaşı içerisinde bulunan sanık hakkında, TCK.nın 53/4. maddesine göre aynı maddenin 1. fıkrasının uygulanamayacağı gözetilmeyerek, anılan fıkradaki hak yoksunluklarının uygulanmasına karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 06.03.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.