Yargıtay Kararı 14. Ceza Dairesi 2011/868 E. 2011/2635 K. 14.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/868
KARAR NO : 2011/2635
KARAR TARİHİ : 14.11.2011

Irz ve namusa tasaddide bulunma ve hürriyeti tahdit suçlarından sanık …’ın yapılan yargılaması sonunda; ırz ve namusa tasaddide bulunma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkûmiyetine dair Ankara 7. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 16.11.2006 gün ve 2005/59 Esas, 2006/690 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığa isnat olunan ırz ve namusa tasaddide bulunma suçunun kanun maddesinde öngörülen cezasının üst sınırına nazaran 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirlenen 7 yıl 6 aylık asli ve ilave zamanaşımına tâbi olduğu, suç tarihi olan 10.05.2004’den inceleme gününe kadar bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, 5237 sayılı TCK.nun 7/2 ile 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilmek suretiyle hükmün CMUK.nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden sanık hakkında açılan kamu davasının aynı Kanunun 322 ve 5271 sayılı CMK.nun 223/8. maddeleri uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
Sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan hükme yönelik temyizin incelenmesine gelince;
Mağdur çocuğun dinlenmesi sırasında psikoloji, psikiyatri, tıp veya eğitim alanında uzman bir kişi bulundurulmamış ise de; mağdure tanık olarak dinlenilmediğinden ve beyanı da tek başına hükme esas alınmadığından; 5237 sayılı TCK.nun 103/6. maddesi uyarınca mağdurun beden ve ruh sağlığında bozulma olup olmadığı konusunda rapor aldırılmamış olması ise aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
İddia ve mahkemenin oluşa uygun kabûlüne göre sanığın mağdura silah gösterip tehdit ederek, suç yeri olan apartmanın 5. katına götürdükten sonra cinsel organını mağdura sürttüğünün anlaşılması karşısında; sanığın mağduru hürriyetinden yoksun bırakma eyleminin 765 sayılı TCK.nun 430/1. maddesinde
unsurları tanımlanan suça temas ettiği, anılan bu suça ilişkin delillerin araştırılması ve tartışılması görevinin üst dereceli ağır ceza mahkemesine ait olduğu ve 5235 sayılı Kanunun 12. maddesi nazara alınarak görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabûle göre de;
Suçun oluşumuna ve niteliğine etkisi bakımından mağdurun onaylı nüfus kaydı getirtilmemesi,
Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunun cinsel amaçla gerçekleştirilmesi nazara alınıp TCK.nun 109/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.04.2009 gün ve 2008/5-202, 2009/102 sayılı kararında da belirtildiği üzere TCK.nun 53. maddesinde düzenlenen güvenlik tedbirlerinin mahkûmiyetin kanûni sonucu olması nedeniyle kazanılmış hakka konu olamayacağı gözetilerek, sanık hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen hapis cezasının kanûni sonucu olarak 5237 sayılı Kanunun 53. maddesi uyarınca hak yoksunluklarının tatbik edilmemesi,
Katılan-mağdureyi temsil eden vekilin, baro tarafından atandığı gözetilmeden katılan-mağdure yararına vekâlet ücretine hükmedilerek sanıktan tahsiline karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321. ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 14.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.