Yargıtay Kararı 14. Ceza Dairesi 2011/754 E. 2011/2587 K. 14.11.2011 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/754
KARAR NO : 2011/2587
KARAR TARİHİ : 14.11.2011

Irza geçme ve reşit olmayan mağdureyi rızasıyla kaçırıp alıkoyma suçlarından sanık …’nın yapılan yargılaması sonunda; atılı suçlardan mahkûmiyetine dair İzmir 7. Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 30.01.2006 gün ve 2005/378 Esas, 2006/7 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
Sanığa yüklenilen reşit olmayan mağdureyi rızasıyla kaçırıp alıkoyma suçunun kanunda öngörülen cezasının üst sınırı itibariyle, 765 sayılı TCK.nun 102/4. maddesine göre 5 yıllık asli zamanaşımına tâbi olduğu, 30.01.2006 tarihli mahkûmiyet hükmünden itibaren inceleme gününe kadar bu sürenin gerçekleştiği anlaşıldığından, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Kanunun 322/1. ve 5271 sayılı CMK.nun 223/8. maddeleri uyarınca sanık hakkında açılan kamu davasının zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
Sanık hakkında ırza geçme suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;
MERNİS doğum tutanağına göre mağdurenin hastane doğumlu olduğu, suç tarihi itibariyle 15 yaşını bitirmesine 1 yıldan fazla bir zaman bulunduğu, dosya içeriğine göre sanığın mağdurenin yaşı konusunda 5237 sayılı Kanunun 30. maddesi anlamında kaçınılmaz bir hataya düştüğünden bahsedilemeyeceği gibi, sanık hakkında uygulanan, suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı TCK.nun 414/1. maddesinde öngörülen cezanın alt sınırı itibariyle hüküm tarihinde yürürlükteki haliyle CMK.nun 150/3. maddesi uyarınca müdafii atanması zorunlu ise de; Ceza Genel Kurulunun 03.06.2008 gün ve 2008/74-159 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, CMK.nun 150. maddesinin, 5560 sayılı Kanunun 21. maddesi ile değiştirilmesinden sonra alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezası gerektiren suçlar için müdafii atanması zorunluluğunun getirildiği, bu nedenle zorunlu müdafii atanması koşullarının ortadan kalktığı, suç tarihinden
sonra yürürlüğe giren 5237 sayılı Kanunda sanığın eyleminin karşılığı olan 103/2. maddesinin ise daha aleyhe ceza içerdiğinden sanık hakkında uygulama yeri bulunmayacağından zorunlu müdafii atanmasına sebep olmayacağının anlaşılması karşısında, tebliğnamedeki bu hususlar nedeniyle bozma isteyen düşüncelere iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Sanık hakkında 765 sayılı TCK.nun lehe olduğu kabul edilip ceza tayin edilmesine karşın, 765 sayılı Kanunun 31. maddesi yerine 5237 sayılı Kanunun 53. maddesi ile güvenlik tedbirine hükmedilerek karma uygulama yapılması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu cihetin yeniden yargılama yapılmaksızın düzeltilmesi mümkün bulunduğundan aynı kanunun 322 maddesinin verdiği yetkiye dayanarak, hükümde yer alan “5237 sayılı TCK.nun 53/1 maddesinde yazılı haklardan hapis cezasının infazı süresince mahrum bırakılmasına’ biçimindeki bölüm hükümden çıkartılarak yerine ‘Sanığın, 765 sayılı TCK.nun 31. maddesi uyarınca 3 yıl süreyle kamu hizmetlerinden yasaklanmasına’ ibaresi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 14.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.