Yargıtay Kararı 14. Ceza Dairesi 2011/12767 E. 2012/10881 K. 06.11.2012 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 14. Ceza Dairesi
ESAS NO : 2011/12767
KARAR NO : 2012/10881
KARAR TARİHİ : 06.11.2012

Cinsel taciz ile kişilerin huzur ve sükununu bozma suçlarından sanık …’un yapılan yargılaması sonunda; atılı suçlardan mahkûmiyetine dair Küçükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 04.12.2008 gün ve 2008/719 Esas, 2008/1232 Karar sayılı hükümlerin süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelendi;
Sanık hakkında hükmolunan cezanın miktar ve türüne göre, 5219 sayılı Kanunun 3-B maddesi ile değişik 1412 sayılı CMUK.nın 305/1. maddesi gereğince temyizi mümkün olmadığından, sanığın kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 317. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin sanığın cinsel taciz suçundan kurulan hükme yönelik temyiz istemiyle sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
5271 sayılı Kanunun “kamu davasını açma görevi” kenar başlıklı 170. maddesinin dördüncü fıkrasında, iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olayların, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanacağı, ‘hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi’ kenar başlıklı 225. maddesinde; hükmün, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verileceği ve mahkemenin, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı olmadığının öngörüldüğü 5271 sayılı Kanun da yer alan bu hükümler uyarınca davasız yargılama olamayacağı, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylem olması gerektiği, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen eylem dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulmasının hukuka aykırılık oluşturacağı, bu bakımdan iddianamede yüklenen suçun unsurlarını oluşturan eylemlerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ve bütün eylemlerin belirtilmesinin zorunlu bulunduğu kabul edilen genel hukuki ilkelerdendir.
Buna göre, sanık hakkında iddianamede belirtilen eylemleri dışında kalan ve yargılama sırasında tespit edilen eylemleriyle ilgili olarak yeni bir iddianame düzenlenerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, ‘davasız yargılama olmaz’ ilkesine aykırı olarak tayin olunan cezadan 5237 sayılı TCK.nın 43. maddesi gereğince artırım yapılması,
Kabule göre;
Sanık hakkında mağdureye yönelik eylemiyle ilgili TCK.nın 105/1. maddesine göre verilen 3 ay hapis cezası, TCK.nın 43/1. maddesiyle artırılırken 3 ay 22 gün yerine, 3 ay 15 gün olarak ve TCK.nın 62. maddesiyle yapılan indirim sonucu da 3 ay 3 gün yerine 2 ay 27 gün belirlenerek noksan cezaya hükmolunması,
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 03.02.2009 gün ve 2008/11-250 Esas, 2009/13 Karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesinde dikkate alınacak zararın maddi zarar olduğu, manevi zararı kapsamadığının belirtilmesi ve olayda da katılanın dosyaya yansıyan maddi bir zararının bulunmadığı gözetilmeden, 5271 sayılı CMK.nın 231. maddesinde öngörülen diğer koşullar tartışılarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olup olmadığına karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
Kısa süreli hapis cezası ertelendiği halde, TCK.nın 53/4. maddesine aykırı olarak sanık hakkında TCK.nın 53/1. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna hükmolunması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 06.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.