Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2018/6291 E. 2019/1630 K. 12.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/6291
KARAR NO : 2019/1630
KARAR TARİHİ : 12.02.2019

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 1989 yılında Bulgaristan’dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye geldiğini, Devlet bakanlığınca hazırlanan göçmen evleri projesi kapsamında borçlandırılarak konut satın aldığını, bu bağlamda 13.000.000 TL (eski lira) peşinat ödediğini, bu ödemenin konut maliyetinden düşülmesi gerekirken düşülmediğini ileri sürerek, bu ödemenin güncelleştirilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 10.000,00 TL’nın yasal faizi ile davalılardan tahsilini istemiş, ıslah ile talebini 23.286,72 TL.ye yükseltmiştir.
Davalılar, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu ve davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemenin davanın reddine kararının Dairemizce bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulü ile, 16.074,98 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bu tutarın 10.000,00 TL sine dava tarihinden geri kalan kısmına ıslah tarihinden itibaren yasal faiz işletilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiş; bu kez hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemenin 06/03/2013 tarih ve 2010/768 Esas, 2013/668 Karar sayılı kararının davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 04.11.2015 tarih ve 2015/31669 Esas, 2015/31834 Karar sayılı ilamı ile “… Mahkemece, daire maliyet bedelinin borçlanma bedelinden yüksek olduğu yönünde soyut ifadelerle davanın reddine karar verilmiş ise de; Yargılama sırasında mahsup yapılmadığı yönünde düzenlenen 2 bilirkişi rapor ve ek raporuna karşı davalının itirazları da dikkate alınarak taraflardan ve kurumlardan celbedilen yazı ve belgeler üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılıp mahsup işleminin yapılıp yapılmadığı somut olarak kanıtlanmadan sadece celbedilen yazılar ve belgelerdeki soyut ifadeler ve emsal dosyalar üzerine varsayıma dayalı olarak ödenen peşinatın mahsup edildiğinin kabulü yürürlükteki mevzuata ve evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Bu durum Anayasa Mahkemesi’ nin 17.07.2014 tarih ve 2013/4495 Başvuru sayılı ilamında da açıkça belirtilmiştir. O halde mahkemece, ödenen peşinatın mahsup edilip edilmediği yönünde, tüm belgeler üzerinde taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, ödenen peşinatın mahsup edildiği somut olarak kanıtlandığı takdirde davanın reddine şayet mahsup işlemi somut olarak kanıtlanamıyorsa davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken…” gerekçesiyle davacı yararına hükmün bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur. Mahkemece, davalı idare tarafından, davacının peşin yatırdığı bedelin mahsuplaşma işleminin yapılmadığı, davalı tarafından mahsuplaşmaya ilişkin herhangi bir belge ve delil sunulmadığı gibi Mahkememizce yapılan araştırma sonucunda da böyle bir belgeye rastlanmadığı, bu nedenle davalının mahsup savunmasına itibar edilmesinin mümkün olmadığı, borçlanılan bedelin maliyet bedelinin üzerinde olduğu, gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, davacı ile dava dışı banka arasında imzalanan borçlanma sözleşmesinin 1. maddesinde “… borçlu, yukarıda belirtilen miktarın kullandırılmış krediye göre saptanmış olduğunu, borçlanmaya esas kesin maliyetin, inşaatın tamamlanması aşamasından sonra yapılacak kesin hesaplardan sonra tespit edileceğini ve kesin hesap sonucu bulunacak maliyete göre borç miktarının artması halinde, artan miktar için de işbu borçlanma sözleşmesinin aynen takbik edileceğini, bankaca kesin hesap şekline herhangi bir itirazı olmayacağını peşinatın ve taksit tutarlarının artış oranına göre yeniden belirlenecek bu sözleşme hükümlerine göre ödeneceğini, kabul ve beyan eder. ” şeklinde düzenlenmeye yer verildiği, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının dava dışı bankadan kredi kullanıp borçlandırma sözleşmesi ile 76.709.435, borçlandırma senedi ile 12.940.230 TL (eski para), olmak üzere toplam 88.940.230 kredi kullanıp, ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği, borçlanma sözleşmelerinin ileride doğacak ilave maliyeti de kapsayacak şekilde düzenlendiği, Devlet Bakanlığınca konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için 90.000.000 TL ( eski para ) olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği ve böylece davacının kullandığı kredi miktarı tutarında borçlandığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık yapılan maliyet hesaplarında göçmen konutlarının şerefiyelendirmesi de gözetildiğinde maliyetlerin davacı borçlanmasının üzerinde kaldığı görülmektedir. Bu durumda mahkemece davacı tarafından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edildiği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davalı Cumhurbaşlığı’nın sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı Cumhurbaşkanlığı’nın sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 1.098,08 TL harcın davalı-Toki’ye iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.