YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/5998
KARAR NO : 2020/294
KARAR TARİHİ : 20.01.2020
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde duruşmalı temyiz eden davacı vekili avukat … geldi. Davalı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 06/04/2009 tarihinde rahatsızlandığını ve evin yakınındaki kliniğe karın ağrısı, kramp, bulantı ve benzeri şikayetler nedeniyle …. Hastanesine başvurduğunu, yapılan muayeneler sonrasında doktorlar tarafından önemli bir şeyin olmadığının söylendiğini ve hastanın taburcu edildiğini, daha sonra müvekkilinin şikayetlerinin artması üzerine farklı bir hastaneye başvurduğunu ve rahatsızlığının yumurtalıklarında kist patlamasına bağlı iç kanama olduğunun tespit edildiğini, davalı hastane ve doktorlar tarafından konulan hatalı teşhi ile tedavi süreci, ameliyat, ile ağır psikolojik travmalar yaşadığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2.239,00 TL maddi ve 10.000,00 TL manevi tazminatın hakkın doğduğu andan itibaren başlayarak en yüksek mevduat faiz oranı üzerinen hesaplanacak faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep dava etmiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı hastane ve davalı doktorun özen yükümlülüğüne aykırı davranması iddiası nedeniyle istenilen maddi ve manevi tazminata ilişkindir. Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır. (TBK 502.506). Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı iş ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (TBK 400). O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri gözönünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir. Gereken özen görevini göstermeyen vekil, TBK 510maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Aynı hususlar adam çalıştıran sıfatı ile doktorun görev yaptığı … kuruluşları için de geçerlidir.
Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; yargılama sırasında Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulundan rapor alınmış ve rapora göre davalı hastanede yapılan muayene, tetkik ve tedavinin tıbben doğru yapıldığı davalı doktor ve hastane yönetimine kusur atfedilemeyeceği yönünde görüş bildirilmiştir.
Mahkemece de, bu görüşün kabul edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, eksik inceleme olduğunu belirterek, rapora itiraz etmiştir.
Bilirkişi; doktorun uygulanacak tedavi yöntemi ve aşamalarda gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanması gereken tedavinin ne olması gerektiğini, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğunu, ayrıntılı ve gerekçeli açıklamalı ve sonuca ulaşmalıdır. Bu bağlamda mahkemece, hükme esas alınan rapor; hüküm kurmaya elverişli olmayıp, mahkemenin yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak vardığı sonuç tarafların iddia ve itirazlarını karşılar şekilde gerekçeyi içermemektedir.
O halde, mahkemece; üniversiteden, davacının itirazları karşılayan, konusunda uzman, akademik kariyere sahip 3 kişilik (kadın hastalıkları doğum uzmanı-genel cerrah ve dahiliye uzmanı) bulunan bilirkişi kurulundan, davalıların gerekli özen ve dikkati gösterip göstermediği, yapılan işlemlerin tıp bilimi açısından yeterliliği tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığı hususlarını gösteren, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekmektedir. Mahkemece, değinilen bu yön gözardı edilerek, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2.540,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/01/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.