Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2018/2889 E. 2018/9622 K. 18.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2889
KARAR NO : 2018/9622
KARAR TARİHİ : 18.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, dava dışı işveren ”……”nde avukat olarak aylık ücretle bordrolu olarak çalışmakta iken, işveren şirketle hissedar ve adres birlikteliği olan ve grup şirket olarak adlandırılan davalı şirketin kendisinden kendi işlerini de takip etmesini istemesi üzerine genel vekaletname çıkartılarak davalı şirkete icra takipleri ve davalarda avukatlık hizmeti verdiğini, işveren şirket tarafından azledildiğini, davalı şirketinde hakettiği vekalet ücretlerini ödemediğini ileri sürerek, 28.417,00 TL vekalet ücretinin azil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı, zamanaşımının dolduğunu ileri sürmüş, esastan davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK.nun 294.maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.nun 297/2 maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK.nun 298/2 maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut olayda, mahkemece, hüküm kurulurken kısa karar ve gerekçeli kararın hüküm fıkrasında “davanın zamanaşımı nedeniyle reddine,” denilmiş, gerekçeli kararın gerekçe kısmında ise ” davacının azil edildiğini 23/10/2012 tarihinde öğrenmiş olup, dosyanın görevsizlikle geldiği Tüketici Mahkemesinde davasını 21/04/2015 olup, dosyanın görevsizlikle geldiği Tüketici Mahkemesinde davasını 21/04/2015 tarihinde açmıştır. Bu durumda yasada belirlenen 5 yıllık zamanaşımı süresi geçmemiştir.” denilmiş olmakla kısa kararla gerekçeli karar arasında çelişki oluşmuş olup, bu ise az yukarıda açıklandığı üzere usul ve yasaya aykırıdır. Kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nededine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte yazılı nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.