Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2018/2254 E. 2018/10750 K. 15.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/2254
KARAR NO : 2018/10750
KARAR TARİHİ : 15.11.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, dava dışı … tarafından … 3. İş Mahkemesi’nin 2009/456 Esas sayılı dosyası ile işçi ve işveren ilişkisinden kaynaklanan alacak davası açıldığını ve davanın kabulüne karar verildiğini, kararın … 17. İcra Müdürlüğü’nün 2011/7966 sayılı dosyası ile icra takibine konulduğunu, dosya borcunun kendileri tarafından 27.02.2012 tarihinde 14.595,12 TL olarak ödendiğini, dava dışı işçinin Sağlık Bakanlığı’na bağlı … Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin temizlik işlerini üstlenen farklı sicil numaralı davalı alt işverenler bünyesinde 1989-2004 tarihleri arasında çalıştığını, ödemek zorunda kaldığı bedelin tamamını davalılara rücu hakkına sahip olduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 14.595,12 TL ‘nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 27/02/2012 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle, 4.336,12 TL nin davalı … Güvenlik … Ltd. Şti. den, 3.354,33 TL nin davalı … Tem San … Ltd. Şti. den, 1.134,03 TL nin davalı … Ltd. Şti den, 1.245,57 TL nin davalı … Ltd. Şti. den 1.038,42 TL nin davalı Tasfiye halinde Sefam Güvenlik Ltd. Şti den, 979,98 TL nin davalı … Gen. … Ltd. Şti. den, 796,73 TL nin davalı …’dan alınarak davacıya verilmesine, fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, asıl işveren tarafından alt işveren işçisine ödenen işçilik alacaklarının rücuen tahsili talebine ilişkindir.
6100 sayılı HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir.
Somut olayda, kısa kararın verildiği duruşma tutanağında, “27/02/2012 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle, 2.840,81 TL nin davalı … Güvenlik … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde karar verildiği belirtilmiş ve hüküm böylece tefhim edilmiş olmasına rağmen, gerekçeli kararda, “27/02/2012 tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmak suretiyle, 4.336,12 TL nin davalı … Güvenlik … Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm kurulduğu, böylelikle kısa kararda davalı … Güvenlik Tem. Gıda San. Tic. Ltd. Şti. yönünden davanın 2.840,81 TL’lik kısmı kabul edilmişken gerekçeli kararda 4.336,12 TL’lik kısmının kabulü yönünden hüküm kurulması suretiyle duruşma tutanağına geçirilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında aykırılık yaratıldığı ve bu aykırılığın HMK’nın 304. maddesi kapsamında verilecek tashih kararı ile dahi düzeltilebilecek basit bir hesap hatası olmadığı anlaşılmıştır. Bu husus, az yukarıda açıklanan kısa kararla gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup mahkemece, 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilebilmesi için usul ve yasaya aykırı olan hükmün bozulması gereklidir.
2-Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, (2) no’lu bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde şimdilik yer olmadığına, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.