Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2018/1609 E. 2018/12312 K. 18.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2018/1609
KARAR NO : 2018/12312
KARAR TARİHİ : 18.12.2018

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, 1989 yılında …’dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye geldiğini, Devlet bakanlığınca hazırlanan göçmen evleri projesi kapsamında borçlandırılarak konut satın aldığını, bu bağlamda 5.000.000 TL (eski lira) peşinat ödediğini, bu ödemenin konut maliyetinden düşülmesi gerekirken düşülmediğini ileri sürerek, bu ödemenin güncelleştirilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 2.000,00 TL’nın yasal faizi ile davalılardan tahsilini istemiş, ıslah ile talebini 3.419,69 TL.ye yükseltmiştir.
Davalılar, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu ve davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemenin davanın kabulüne dair kararının Dairemizce davalılar yararına bozulması üzerine mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla Dairemizin 24.02.2016 tarih 2015/33689 Esas, 2016/5715 Karar sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, bozma sonrasında yapılan yargılama sonunda mahkemece davanın kısmen kabulü ile, 3.009,77 TL.nın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, karar davalı Toplu Konut İdaresi tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemenin 14.05.2013 tarih ve 2012/260 Esas, 2013/1023 Karar sayılı kararının davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 14/10/2015 tarih 2015/7502 Esas, 2015/30008 Karar sayılı ilamı ile “.. mahkemece uyulmasına karar verilen ve usuli kazanılmış hak durumu oluşan Dairemiz bozma ilamı doğrultusunda taraflardan ve ilgili kurumlardan celbedilen yazı ve belgeler üzerinde yeniden bilirkişi incelemesi yapılması gerekirken önceki bilirkişi heyetinden ek rapor alıp, mahsup işleminin yapılıp yapılmadığı somut olarak kanıtlanmadan bilirkişi heyet ek raporu da dikkate alınmadan sadece celbedilen yazılar ve belgelerdeki soyut ifadeler ve emsal dosyalar üzerine varsayıma dayalı olarak ödenen peşinatın mahsup edildiğinin kabulü yürürlükteki mevzuata ve evrensel hukuk ilkelerine aykırıdır. Bu durum Anayasa Mahkemesi’ nin 17.07.2014 tarih ve 2013/4495 Başvuru sayılı ilamında da açıkça belirtilmiştir. O halde mahkemece, ödenen peşinatın mahsup edilip edilmediği yönünde, tüm belgeler üzerinde taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, ödenen peşinatın mahsup edildiği somut olarak kanıtlandığı takdirde davanın reddine şayet mahsup işlemi somut olarak kanıtlanamıyorsa davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken …” gerekçesiyle davacı yararına hükmün bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur. Mahkemece, bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle, sözleşme imzalanması esnasında veya taksit ödemeleri sırasında mahsup yapılmadığından davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, davacı ile dava dışı banka arasında imzalanan borçlanma sözleşmesinin 1. maddesinde “… borçlu, yukarıda belirtilen miktarın kullandırılmış krediye göre saptanmış olduğunu, borçlanmaya esas kesin maliyetin, inşaatın tamamlanması aşamasından sonra yapılacak kesin hesaplardan sonra tespit edileceğini ve kesin hesap sonucu bulunacak maliyete göre borç miktarının artması halinde, artan miktar için de işbu borçlanma sözleşmesinin aynen takbik edileceğini, bankaca kesin hesap şekline herhangi bir itirazı olmayacağını peşinatın ve taksit tutarlarının artış oranına göre yeniden belirlenecek bu sözleşme hükümlerine göre ödeneceğini, kabul ve beyan eder.” şeklinde düzenlenmeye yer verildiği, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının dava dışı bankadan kredi kullanıp borçlandırma sözleşmesi ile 69.038.492, borçlandırma senedi ile 11.007.716 TL (eski para), olmak üzere toplam 80.046.207 TL kredi kullanıp, ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği, borçlanma sözleşmelerinin ileride doğacak ilave maliyeti de kapsayacak şekilde düzenlendiği, Devlet Bakanlığınca konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için 90.000.000 TL (eski para) olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği ve böylece davacının kullandığı kredi miktarı tutarında borçlandığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık yapılan maliyet hesaplarında göçmen konutlarının şerefiyelendirmesi de gözetildiğinde maliyetlerin davacı borçlanmasının üzerinde kaldığı görülmektedir. Bu durumda mahkemece, davacı tarafından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edildiği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde …’ye iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 18/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.