Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2017/9771 E. 2020/1702 K. 10.02.2020 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/9771
KARAR NO : 2020/1702
KARAR TARİHİ : 10.02.2020

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı avukata takibe koyması için biri 1.800 USD, diğeri 7.000,00 TL bedelli iki bonoyu verdiğini, davalının 7.000,00 TL bedelli bonoyu kaybettiğini ileri sürerek faiz kayıpları ile diğer tüm zararlarının karşılığı olarak şimdilik 7.000,00 TL’nin varsa ihmal tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, 1.800 USD bedelli bonoyu takibe koyduktan sonra dava konusu senedi takibe koymayı borçlunun mal varlığının yeterli olup olmadığını anlamak için kıymet takdiri yapılana kadar ertelemeye karar verdiğini, bu sırada evinde meydana gelen hırsızlık olayı nedeniyle evrak çantasının çalındığını dava konusu bononun da bu çantanın içinde olduğunu, meydana gelen hırsızlık olayında bir kusurunun bulunmadığını ileri sürerek; davanın reddini istemiştir.
Mahkemece verilen 2005/575 esas 2008/296 karar sayılı davanın kabulüne ilişkin karar, Dairemizin 2008/14426 esas 2009/4502 karar sayılı kararıyla davalının makul sürede bonoyu icra takibine koymayarak kusurlu davrandığı kabul edilmekle birlikte tazminat talep edilebilmesi için zararın da olması gerektiği, mahkemece bu bağlamda senedin kaybolması nedeniyle yasal işlemler yapılması halinde alacağın tahsilinin mümkün olup olmayacağı, senedin kaybolmamış olması halinde de borçlunun durumu itibariyle alacağın tahsilinin olanaklı olup olmadığının araştırılması gerektiği, şayet senet kaybolmamış olsaydı dahi alacağın tahsil olasılığı yoksa veya senedin zayi nedeniyle iptal davası açılıp alacağın tahsili mümkün ise zararın varlığından bahsedilemeyeceği ve davalının sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozmadan sonra verilen 2009/277 esas 2010/354 karar sayılı, dava konusu bononun borçlusunun mali gücü bulunmadığından davacının zararın davanın reddine dair karar, Dairemizin 2010/15322 esas 2011/7013 karar sayılı kararıyla yapılan araştırmaların bozma ilamına uygun ve yeterli olmadığı diğer (1.800 USD) bonoya ilişkin başlatılan takibin devam ettiği ve mahcuz taşınmaz üzerinde kıymet takdirinin yapıldığı, taşınmazın satışından sonra sıra cetvelinde davacıya düşecek muhtemel bir garame payının bulunup bulunmadığı hususlarının araştırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece verilen 2011/548 esas 2014/68 karar sayılı davanın kabulüne dair karar da Dairemizin 2014/19840 esas 2015/29907 karar sayılı kararıyla bilirkişi raporunda belirtilen eksik bilgi ve belgeler dosyaya kazandırıldıktan alınacak ek rapora göre karar verilmesi gerektiğinden bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, tahsil edilmesi için davalı vekile verilen bononun davalı yedinde iken çalınmasından dolayı vekil edilenin uğradığı zararın tazminine ilişkindir.
Bozma ilamlarıyla davalının kusurlu olduğu, ancak tazminata hükmedilebilmesi için zararın varlığının ispatlanması gerektiği, bunun için de senedin kaybolmamış olması halinde de borçlunun durumu itibariyle alacağın tahsilinin olanaklı olup olmadığının araştırılması gerektiği, şayet senet kaybolmamış olsaydı dahi alacağın tahsil olasılığı yoksa veya senedin zayi nedeniyle iptal davası açılıp alacağın tahsili mümkün ise zararın varlığından bahsedilemeyeceği kabul edilmiş ve son bozma kararıyla bilirkişi raporunda belirtilen eksik evrak ve bilgilerin tamamlanması gerektiğinden bahsedilmiştir.
Davalı avukata dava konusu bono ile birlikte keşidecisinin aynı kişi olduğu 1.800 USD bedelli bir başka bono daha tahsil amacıyla verilmiş olup, davalı tarafından davacıya vekaleten bu bono için senet borçluları aleyhine 14/02/2002 tarihinde … 2. İcra Dairesinin 2002/4278 sayılı icra dosyasıyla takip başlatılmıştır. 2015 tarihli Bozma kararından önce alınan bilirkişi raporunda bu dosyadaki mahcuzlu mal üzerine daha önceden Didim İcra Dairesinin 2001/2514 sayılı dosyasından 3.507,29 TL bedelli haciz konulduğu, davaya konu senet kaybedilmemiş ve diğer senetle aynı tarihte icraya konulmuş olsaydı taşınmaz satıldığında 1. Sıradaki alacaktan sonra bu iki senede ilişkin alacağın karşılanacağı, taşınmazın Didim İcra Dairesinin 2009/371 sayılı dosyasıyla satıldığı, 01/11/2011 tarihinde vergi dairesi borcunun 46.387,56 TL olduğunun bildirildiği, taşınmazın satış tarihi ve satış tarihi itibariyle vergi borcunun ne kadar olduğu bilinmediği için hesaplama yapılamadığı bildirilmiş, Dairemizce eksik olan bilgi ve belgelerin dosyaya kazandırılmadan karar verilmiş olması nedeniyle kararın bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunda taşınmazın 01/03/2011 tarihinde satıldığı, 1. sıradaki Didim 2001/2514 sayılı dosyasından konulan haczin düştüğü, satış tarihinde vergi dairesine 1.329,19 TL vergi borcunun olduğu, dava konusu senet diğer senetle aynı tarihte takibe konulmuş olsaydı senet alacağına takip tarihinden itibaren işleyen faizinin 6.251,676 TL olacağı, mahcuzun satışından sonra vergi dairesiyle garameten paylaşılacak miktarın 23.150,00 TL olduğu, buna göre dava konusu senet diğer senetle takibe konulmuş olsaydı tahsil edilebileceği belirtilmiştir.
Davalı, 2009/371 sayılı icra dosyasında sadece vergi dairesine ödenen miktarın 23.108,00 TL olduğunu, satışı yapan dosya alacağının dahi karşılanmadığını, UYAP’ dan gönderilen dosya içeriğinin belirtilen icra dosyasıyla ilgili olmadığını, dosyanın eksiksiz olarak celbedilmesi gerektiğini ileri sürerek; rapor sonucuna itiraz etmiş, buna rağmen mahkemece söz konusu icra dosyası dosyaya kazandırılmadan karar verilmiştir. Şu halde mahkemece yapılan işler bozma ilamının gereklerini karşılamaya yeterli olmayıp Didim İcra Dairesinin 2009/371 sayılı takip dosyası celbedilip, itirazlar karşılandıktan sonra karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
2-Öte yandan, davacı ihmal tarihinden itibaren faiz talep etmiş olmasına rağmen mahkemece talep aşılarak senetlerin davalıya teslimi tarihinden dahi önceki bir tarih olan 23/10/2000 tarihinden itibaren yasal faize hükmedilmiş olması da hatalı olup, bozma sebebidir.
SONUÇ: Yukarıda 1.ve 2.bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 10/02/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.