Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2017/9168 E. 2019/5948 K. 08.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/9168
KARAR NO : 2019/5948
KARAR TARİHİ : 08.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın hak düşürücü süre nedeni ile reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı, 21.10.2007 tarihinde geçirdiği trafik kazasında ağır şekilde yaralandığını, davalıya sigorta şirketine başvurması ve bu işlemlerin takibi için vekalet verdiğini, ancak davalının tahsil ettiği paranın bir kısmını ödemediğini, yaptığı araştırmalar sonucunda … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2009/109 esas sayılı dosyası ile sigorta şirketine yönelik açılan davada avukatın karşı tarafla uzlaştığını ve uzlaşma neticesinde adına çıkartılan sahte belgelerle dolandırıldığını, paranın sigorta şirketi tarafından ödendiğini öğrendiğini, davalının kendisine ibraname imzalattırdığını, bu evrakın ne olduğunu sorduğunda paranın sigortadan adına gelmesi için yapılan bir işlem olduğunu söylediğini, sigorta şirketine sorduğunda paranın adına açtırılan … şubesine yatırıldığı şeklinde cevap aldığını, bankadan ise hesaptaki paraların başka şirket hesaplarına aktarıldığı, kişisel verilerinin bankaya verildiğini öğrendiğini, bunun üzerine 10.5.2012 tarihinde davalıyı azlettiğini ve davalı hakkında savcılığa şikayette bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik 10.000,00 TL’nin hakkın doğumu tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, vekaletin kötüye kullanılması nedenine dayalı tazminat talebine ilişkindir. Davacı, verdiği vekalete istinaden davalının tahsil ettiği paranın kendisine ödenmediğini iddia ederek eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davacının olayı öğrendiği tarih ile dava tarihi arasında TBK’nın 39. maddesi gereğince 1 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İleri sürülüş şekli ve dayanılan olgular çerçevesinde, davacının bu davadaki alacak isteminin, vekilin hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırıldığı açıktır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. Başka bir ifade ile, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. (TBK. 508. madde) Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir.
Vekilin hesap verme borcu, vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. Vekilin aldıklarını geri verme borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar. (Hukuk Genel Kurulunun 2011 tarih ve 2011/13-161 esas ve 2011/276 karar sayılı ilamı da bu yöndedir.)Somut olayda, davacı davalı vekili 10.5.2012 tarihinde azlettiği göre davanın açıldığı tarih itibariyle yeni T.B.K. 147/5.maddelerindeki 5 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 08/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.