Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2017/7644 E. 2018/9928 K. 23.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/7644
KARAR NO : 2018/9928
KARAR TARİHİ : 23.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, 1989 yılında …’dan zorunlu göçe tabi tutularak Türkiye’ye geldiğini, Devlet bakanlığınca hazırlanan göçmen evleri projesi kapsamında borçlandırılarak konut satın aldığını, bu bağlamda 7.800.000 TL ( eski lira ) peşinat ödediğini, bu ödemenin konut maliyetinden düşülmesi gerekirken düşülmediğini ileri sürerek, bu ödemenin güncelleştirilerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik 4.000,00 TL’nın yasal faizi ile davalılardan tahsilini istemiş, ıslah ile talebini 8.644,39TL.ye yükseltmiştir.
Davalılar, kendilerine husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı süresinin dolduğunu ve davanın haksız olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemenin davanın kabulüne dair 07.02.2011 tarih ve 2011/110 Esas, 2011/272 Karar Sayılı kararının Dairemizce davalılar yararına bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiş olmakla Dairemizin, 01/11/2016 tarih ve 2016/10818 Esas, 2016/19742 Karar sayılı ilamı ile hükmün bozulmasına karar verilmiş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş; bu kez hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Mahkemenin 11/06/2012 tarih ve 2012/168 Esas, 2012/432 Karar sayılı kararının davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 01/11/2016 tarih ve 2016/10818 Esas 2016/19742 Karar sayılı ilamı ile “…Bozma ilamına uyulduktan sonra mahkemece, bilirkişi kurulundan rapor alınmıştır. Mahkemece, dosyaya ibraz edilen borçlanma sözleşmesinin 95.558,951 TL üzerinden yapıldığı ve davacı tarafından 5.000,00 TL peşinat yatırıldığı, ödeme miktarının, maliyet bedelinden fazla olması halinde davacının talepte bulunabileceği, bilirkişi raporu ile de, davacının, kesin maliyet bedelinin altında borçlandırıldığının tespit edildiği, bu sebeple, davacı tarafça, mahsup yapılmadığı iddiası ile ödeme talep edilemeyeceği, liste incelendiğinde, dairelerin maliyet bedelleri ile orantılı borçlandırma sözleşmeleri düzenlendiği, anlaşıldığından, bilirkişi raporundaki mahsup yapılmadığı yönündeki görüşe itibar edilmeyerek davanın reddine karar verilmiş ise de; mahkemece, ödenen peşinatın mahsup edilip edilmediği yönünde, tüm belgeler ve bilirkişi kurulu raporu dikkate alınarak ödenen peşinatın mahsup edildiği somut olarak kanıtlandığı takdirde davanın reddine şayet mahsup işlemi somut olarak kanıtlanamıyorsa davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken….” gerekçesiyle davacı yararına hükmün bozulması üzerine, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verilerek yargılamaya devam olunmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyulduktan sonra alınan bilirkişi kurulu raporunda, geri ödeme planında taksit tutarlarından indirim yapılarak mahsuplaşma yapılmadığı gibi sunulan belgelerin hiç birinde davacının sözleşme öncesinde ödediği bedelin mahsup edildiğine dair bir kayıt ve belgeye rastlanmamıştır şeklinde görüş bildirildiği, davacı tarafından yapılan ödemelerin geçerli bir sebep olmaksızın davalıların uhdesinde kaldığı ve bu şekilde davalıların sebepsiz olarak zenginleştiğinin anlaşıldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosyanın incelenmesinde, davacı ile dava dışı banka arasında imzalanan borçlanma sözleşmesinin 1. maddesinde “… borçlu, yukarıda belirtilen miktarın kullandırılmış krediye göre saptanmış olduğunu, borçlanmaya esas kesin maliyetin, inşaatın tamamlanması aşamasından sonra yapılacak kesin hesaplardan sonra tespit edileceğini ve kesin hesap sonucu bulunacak maliyete göre borç miktarının artması halinde, artan miktar için de işbu borçlanma sözleşmesinin aynen takbik edileceğini, bankaca kesin hesap şekline herhangi bir itirazı olmayacağını peşinatın ve taksit tutarlarının artış oranına göre yeniden belirlenecek bu sözleşme hükümlerine göre ödeneceğini, kabul ve beyan eder. ” şeklinde düzenlenmeye yer verildiği, dosyadaki bilgi ve belgelere göre, davacının dava dışı bankadan kredi kullanıp borçlandırma sözleşmesi ile 93.222.403 TL( eski para ), kredi kullanıp, ödeme yaptığı, ancak maliyet hesabı çıkarıldığında arada oluşacak farkı da aynı koşullarda ödemeyi taahhüt ettiği, borçlanma sözleşmelerinin ileride doğacak ilave maliyeti de kapsayacak şekilde düzenlendiği, Devlet Bakanlığınca konutun kesin maliyet hesabının her bir daire için 135.000.000 TL ( eski para ) olarak belirlendiği, kesin maliyet hesabının resmi verilere göre hazırlanması ve o tarihte taraflar arasında herhangi bir husumet bulunmaması nedeniyle bu kesin maliyet hesabına itibar edilmesi gerektiği ve böylece davacının kullandığı kredi miktarı tutarında borçlandığı anlaşılmaktadır. Buna karşılık yapılan maliyet hesaplarında göçmen konutlarının şerefiyelendirmesi de gözetildiğinde maliyetlerin davacı borçlanmasının üzerinde kaldığı görülmektedir. Bu durumda mahkemece, davacı tarafından yatırılan peşinatın borçtan mahsup edildiği kabul edilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan 147,70 TL harcın istek halinde davalı TOKİ’ye iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 23/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.