Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2017/691 E. 2018/12428 K. 20.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/691
KARAR NO : 2018/12428
KARAR TARİHİ : 20.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı … … Org. San. Bölge Müdürlüğü vekili avukat … ile davacı … Endüstri ve Tic. A.Ş. vekilleri avukat …, avukat …’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı, şirketlerine ait … İli, … İlçesi, … ve … Köyü sınırları içinde bulunan toplam 91.577,00 m2 miktarlı 33 adet parselin davalı … … Organize Sanayi Bölgesi sınırları içine alındığını, tamamı 13 katılımcıdan oluşan … … Organize Sanayi Bölgesinin şirketlerine ait bu 33 adet parselin m2’si 8.50 TL’den Organize Sanayi Bölgesine devri halinde Organize Sanayi Bölgesinin imar planı yapılıp Sanayi ve … Bakanlığınca onandıktan sonra kendilerinden alt … için ayrıca bir bedel alınmadan m2’si 30,70 USD birim fiyattan olmak üzere imar planı üzerinde taraflarca müştereken belirlenecek 40.000.00 m2 yüzölçümünde bir arsanın tahsisi konusunda anlaştıklarını, taraflar arasındaki mutabakatın 20.02.2004 tarih ve 2 numaralı … … Organize Sanayi Bölgesi Müteşebbis Heyet Kararına istinaden Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulunun 13.05.2005 tarihli kararı ile de onaylanması üzerine 16.03.2005 tarihinde arsa tahsis sözleşmesi ile yine aynı tarihli şirketlerine ait toplam 97.577.00 m2 arsanın rızai satışı sözleşmelerinin yapıldığını ve tapuları devrettiklerini, bundan sonra imar planının Bakanlıkça onanarak arsa tahsisi için plan üzerinden 40.000.00 m2 yerin müştereken belirlemesini beklerken davalı tarafından gönderilen 24.01.2008 tarih ve 33 sayılı yazı ile 425 ada 1 nolu parselin tahsis edildiğinin bildirildiğini, sözleşmesinin 3. maddesinde parselin yerinin taraflarca birlikte tespit edileceğinin açıkça kararlaştırılmasına rağmen davalı tarafından tahsis edilen parselin yerinin tespit edilmiş olmasının arsa tahsis sözleşmesine aykırı olduğunu, tahsis edilen arsanın yapılaşma bakımından en zor şartları taşıyan ve tamamen kot farkına dayalı gayrimuntazam bir arsa olduğunu, böyle bir arsanın tam olarak kullanılabilmesi için yapılacak hafriyat ve istinat duvarları ile sair düzenleme işleri için fazla harcama yapılması gerektiğini, öte yandan Müteşebbis Kurulu üyelerinin kendilerine iyi yerdeki arsaları tahsis ettiklerini, daha sonra da şirketleri dışında kalan üyelerine kura ile arsa tahsisi yapıldığını, böylece Organize Sanayi Bölgesi yönetiminin yapılan arsa tahsis sözleşmesi hükmüne uymadığı gibi Organize Sanayi Bölgesi üyeleri arasında da eşit ve adil davranmadığını ileri sürerek, taraflar arasında imzalanan arsa tahsis sözleşmesinin 3. maddesinin aynen ifasına, bu talebin kabul edilmemesi halinde sözleşmeye aykırı hareketle tahsis edilen parselin ıslahı için uğradıkları zarar karşılığında fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 50.000.00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş; bilahare ıslah sureti ile talebini arttırmıştır.
Davalı, Organize Sanayi Bölgesi Kanunun 4. maddesi uyarınca davacının taşınmazlarını rızaen satın aldığını, arsa satış ve tahsislerinin yönetim kurulu tarafından sevk ve idare edildiğini, arsa tahsis yetkisinin müteşebbis heyete bırakıldığını, dolayısıyla sözleşmedeki hükmün her katılımcının yerinin belirlenmesi esnasında muvafakatinin alınacağı şeklinde yorumlanamayacağını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın 1.403.085.00 TL üzerinden kabulüne, hükmedilen tutarın 50.000.00 TL’lik kısmına dava tarihi olan 27.03.2008 tarihinden itibaren, 1.353.085.00 TL’lik kısmına ise ıslah tarihi olan 26.09.2014 tarihinden itibaren yasal faiz işletilmek suretiyle davalıdan tahsiline, davacının faizin başlangıç tarihi ve türü yönünden fazlaya yönelik talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı, eldeki dava ile davalı ile aralarında imzalanan 16.03.2005 tarihli arsa tahsis sözleşmesinin 3. maddesi uyarınca şirketlerine tahsis edilecek parselin taraflarca belirlenmesi gerekirken davalı tarafından tek başına belirlendiğini, belirlenen parselin hafriyat ve isnat duvarları ile sair düzenleme işleri için fazla harcama yapılması gerektiğini ve bu nedenle zarara uğradıklarını ileri sürerek arsa tahsis sözleşmesinin 3. maddesinin aynen ifasına, bu talebin kabul edilmemesi halinde sözleşmeye aykırı olarak tahsis edilen parselin ıslahı nedeni ile uğradıkları zararlara karşılık şimdilik 50.000,00 TL’nin faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir. Davalı, Kanun gereği tahsis edilecek taşınmazı belirleme yetkisinin müteşebbis heyete ait olduğunu savunarak davanın reddini dilemiş; Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir. Yargılama sırasında alınan 10.01.2013 tarihli bilirkişi heyet raporu ve 16.09.2013 tarihli ek raporda 2008 yılı için fazladan yarma-dolgu maliyetinin 113.213,89 TL isnat duvarı maliyetinin 760.308,77 TL 2012 yılı için fazladan yarma- dolgu maliyetinin 250.692,77 TL isnat duvarı maliyetinin 942.837,62 TL olduğu yönünde görüş bildirilmiştir. Tarafların itirazı üzerine alınan 14.07.2014 tarihli bilirkişi heyet raporunda ise 2008 yılı için fazladan kazı-dolgu maliyetinin 2008 yılı için 57.568 TL isnat duvarı maliyetinin 1.345.517,00 TL 2012 yılı için kazı-dolgu maliyetinin 189.121,00 TL isnat duvarı maliyetinin 1.668.165,00 TL olduğu belirtilmiş: söz konusu rapora da taraflarca itiraz edilmiştir. Mahkemece, 24.02.2015 tarihli celse; 05/09/2013 tarihli raporda tazminat tutarı 760.308.77 TL olarak belirlenirken son incelemeyi yapan bilirkişi kurulu tarafından düzenlenen 14/07/2014 tarihli raporda bedelin 1.403.085 TL olarak belirlendiği anlaşılmakla, çelişkinin giderilmesi bakımından yeniden bilirkişi incelemesi yaptırılmasına karar verilmiş ve bu doğrultuda 28.12.2015 tarihli bilirkişi heyet raporu alınmıştır. Söz konusu raporda taraflar arasındaki sözleşmenin taraflara getirdiği yükümlülüklerin ilgili mevzuat açısından karar altına alınmasının ardından tarafların uğradıkları zarar ve tazmin konularının ele alınmasının daha uygun olacağı, davalı tarafın kusurlu bulunması halinde bir önceki bilirkişi raporundaki maliyet hesabının güncellenerek kullanılabileceği ya da hizmet satın alınması sureti ile kapsamlı bir ölçme-tespit çalışmasına dayalı yeni bir hesaplama yapılabileceği yönünde kanaat bildirilmiş olup, bu hali ile raporlar arasındaki çelişkiyi gidermemiştir. Mahkemece, alınan iki bilirkişi heyet raporu arasındaki çelişkinin giderilmesi amacı ile alınan 28.12.2015 tarihli bilirkişi heyet raporu ile çelişki giderilmediği halde, 24.02.2015 tarihli çelişkinin giderilmesi bakımından yeni bir heyet raporu alınmasına dair ara karardan neden rücu edildiği açıklanmadan ve raporlar arasındaki çelişki giderilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1.630,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.