Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2017/4364 E. 2018/12125 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/4364
KARAR NO : 2018/12125
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

Asıl ve Birleşen Dosya Davacıları: 1-…, 2-…, 3-… vekilleri avukat … ile Asıl ve Birleşen Dosya Davalıları: 1-… vekili avukat …, 2-… Sağlık Hizmetleri A.Ş. vekili avukat …, İhbar Olunan: Sistem Tıp Lab. Hizm. San. ve Tic. A.Ş. vekili …. aralarındaki dava hakkında … … 4. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 19/03/2015 tarih ve 2015/12-2015/103 sayılı hükmün Dairemizin 24/10/2016 tarih ve 2015/27992-2016/19252 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde asıl ve birleşen dosya davacıları avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.

K A R A R

Davacılar, asıl davada davacı…’ın davalı şirkete ait hastanede doğum yaptığını, bebeğin normal olduğunun söylendiğini, ancak 7. aydan itibaren bebekte sorunlar ortaya çıktığını, başka hastanede yapılan testler sonucu bebeğin fenilketonüri hastası olduğunun tespit edildiğini ve erken tanı konulmuş olsa idi bebeğin tedavisinin mümkün olduğunun ancak tedavi için geç kalınması nedeni ile bebeğin ileri derecede zeka özürlü olarak hayatını devam ettireceğinin söylediğini, davalıların kusuru nedeni ile bu durumun ortaya çıktığını ileri sürerek davacı … için 150.000,00 TL…. için 75.000,00 TL ve baba … için 75.000,00 TL manevi tazminatın ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 7.343,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişler; 28.01.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat taleplerini arttırarak 392.000,00 TL maddi tazminatın faizi ile davalılardan tahsilini talep etmişlerdir. Birleşen davada ise, yalnız davacı şirketten bakiye maddi zararlarının faizi ile tahsilini istemişlerdir.
Davalılar, dava konusu olayda kusurları bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, bozma üzerine maddi tazminat davasının; asıl davada davalı …Ş. yönünden kabulü ile 392.000,00 TL’nin 29/01/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davalı … yönünden davanın reddine, birleştirilen davada; davanın kısmen kabulü ile 210.737,16 TL’nin 29/01/2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı … Hizmeleri A.Ş.’den tahsiline, manevi tazminat davasının; davalı … yönünden reddine, davalı …Ş. Yönünden kısmen kabulü ile davacı Harun için 100.000,00 TL, anne baba davacılar için ayrı ayrı 50.000,00 ‘er TL olmak üzere toplam 200.000,00 TL manevi tazminatın davalı …Ş.’den tahsiline karar verilmiştir. Kararın davacılar ve davalı şirket tarafından temyizi üzerine Dairemizin 2015/27992 Esas ve 2016/19252 Karar sayılı ilamı ile bozma kararı verilmiş; davacılar, bu kez karar düzeltme talep etmişlerdir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair karar düzeltme itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacılar, davalıların kusur ve ihmali nedeni ile zarara uğradıklarından bahisle asıl dava ile manevi ve fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak 7.343,00 maddi tazminatın davalılardan tahsilini istemişler, 28/1/2008 tarihli ıslah dilekçesi ile bu talebini 392.000 TL olarak ıslah etmişler ve daha sonra birleşen dava ile de bakiye maddi tazminatın davalı şirketten tahsilini istemişlerdir.
Buna göre maddi tazminat davası, fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmak suretiyle kısmi dava olarak açılmıştır. Kısmi dava, tümü ihlal ya da inkar olunan bir hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ilişkin dava ve talep hakkının ise bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Davacının, dava sebebi olarak gösterdiği hukuki ilişkiden doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini dava dilekçesinde açıkça bildirmesi gereklidir. Davacı, alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemişse, dava kısmi dava değil, tam dava sayılır. (Baki Kuru, cilt 1, 1990, sf.967) Kısmi davada saklı tutulan alacak bölümü için, gerek kısmi dava karara bağlanmadan önce, gerekse daha sonra, ayrı bir dava açılması mümkündür. Uygulamada bu ayrı davaya ek dava denilmektedir. Yine, kısmi davadan sonra açılan ek davada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmuş olması ve davacının hukuki yararının bulunması koşullarının birlikte varlığı halinde, birden fazla ek dava açılması da kural olarak mümkündür. (Bkz. HGK.E.2004/9-754, K.2005/36) Kısmi davada fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmuş olan davacının, dilerse ek dava açmak yerine, saklı tuttuğu alacak bölümü için o (kısmi) dava içerisinde ıslah yoluyla talepte bulunabilmesi mümkündür. Bu haliyle kısmi ıslah, ek dava yoluyla elde edilebilecek haklara, mevcut dava içerisinde, daha basit, daha az masrafla ve daha kısa süre içerisinde kavuşma olanağı tanıyan ve bu yönüyle adeta ek dava açma yoluna alternatif oluşturan bir yapıdadır. Dolayısıyla, kısmi davanın davacısı, ek dava açmak veya kısmi ıslah yoluna gitmek konusunda seçimlik hakka sahiptir. Yukarıda değinildiği üzere, kısmi ıslah yoluyla müddeabihin artırılabilmesi olanağı, bir anlamda, artırıma konu kısmın ek dava yoluyla istenilmesinin alternatifi niteliğinde bulunduğundan, başka bir ifade ile kısmi davadaki ıslah ile bu yola gidilmeyip ek dava açılması halleri, davacıya aynı hak ve olanakları tanıyan seçimlik yollar olduğundan, usul hukuku açısından sonuçlarının da aynı olması gerekir. (Bkz. T.15.10.2003, HGK.T. E.2003/9-510, K.2003/555 )
Tüm bu açıklamaların ışığı altında dava konusu olaya bakılacak olursa; davacılar 03.12.2004 tarihinde açmış oldukları davayı 28.01.2008 tarihli ıslah dilekçesiyle ıslah etmişler, bundan sonra da 03.02.2012 tarihinde, daha sonra bu dosya ile birleştirilen … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/69 Esas sayılı ek davasını açmıştır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 109/3. maddesinde; “Dava açılırken, talep konusunun kalan kısmından açıkça feragat edilmiş olması hali dışında, kısmi dava açılması, talep konusunun geri kalan kısmından feragat edildiği anlamına gelmez.” düzenlemesi yer almakta olup, davacının ek dava konusu yaptığı talebinden açıkça feragati bulunmadığı, dolayısıyla ıslah dilekçesi ile fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasa dahi ıslah ile artırılan miktar dışında da maddi tazminat isteminde bulunabileceği, bu kez yapılan incelemeden anlaşılmakla, davacının bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.
Ancak davacılar, dava dilekçeleri ile faiz isteminde bulunmamış ıslah dilekçeleriyle ise faiz isteminde bulunmakla birlikte bu istemde de faiz başlangıç tarihleri hakkında bir talepleri olmamıştır. Hal böyle olunca, asıl davada ancak ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilebilecek iken aksi kanaatle olay tarihinden itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanması, HUMK.’nun 438/7 maddesi hükmü gereğidir. Kararın bu nedenle düzeltilerek onanması gerekirken, zuhulen bozulduğu bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacıların karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 24/10/2016 tarih ve 2015/27992 Esas ve 2016/19252 Karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak Mahkeme hükmünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacıların sair karar düzeltme itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle Dairemizin 24/10/2016 tarih ve 2015/27992 E. ve 2016/19252 K. sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, Mahkeme kararının hüküm bölümünün 1-a-aa bendinde yer alan “ ….29/01/2003 tarihinden…” ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine “…ıslah tarihinden …” ibaresinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan 65,40 TL harcın istek halinde davacılara iadesine 13/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.