Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2017/3374 E. 2019/9409 K. 02.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/3374
KARAR NO : 2019/9409
KARAR TARİHİ : 02.10.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının bozmaya uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı vekili avukat … geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 13,00 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/10/2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif) (Muhalif)

44,40 TL O.H.
31,40 TL P.H.
13,00 TL Kalan

MUHALEFET ŞERHİ

Dava dilekçesine göre davacının talebinin hukuki niteliği, davalıya borçlu olmadığının tesbiti (menfi tesbit) davasıdır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında kabul edildiği üzere, menfi tesbit davalarında borcun varlığını ispat külfeti davalı alacaklıya aittir.
Davalı tarafından davacı aleyhine … 3. İcra Dairesi’nin 10 Ekim 2000 tarih 2000/4055 Esas sayılı dosyası ile başlatılan 35 milyar TL (eski TL) bedelli icra takibinin Takip Talebinde ve Ödeme Emrinde borç sebebi olarak “nakden” açıklamasına yer verilmiş, bunun dışında takip dayanağı olarak herhangi bir belge sunulmamıştır.
Davacı tarafından verilen … 24. Noterliği’nin 20 Eylül 2000 tarih, 44986 yevmiye numaralı vekaletnamesi ile Av. … vekil tayin edilmiş, vekaletnamede, “… ile aramızdaki oto alım satımından doğan veya bu şahıstan nakden almış olduğum para borcum sebebiyle ve en fazla da bu borcumun 35.000.000.000 TL Otuzbeşmilyar TL’lık miktarı ile sınırlı olmak üzere…” ifadesine de yer verilmiştir. Davalının savunmasına göre, davacının vekaletnamedeki bu beyanı borç ikrarıdır. Vekaletnameye konu vekalet akdi, davacı ile, dava dışı avukat … arasında kurulmuş olup, davalı, akdin tarafı değildir. Vekaletnamede yer alan “oto alım satımından doğan veya bu şahıstan nakden almış olduğum para borcum..” şeklindeki ikili ve seçenekli ibare nedeniyle, vekaletnamedeki ifade kesin, kayıtsız ve şartsız bir borç ikrarı olarak kabul edilemez. Bu nedenle, vekaletnamedeki bu ifadeden lehine hüküm çıkaran taraf, alım satımdan kaynaklanan veya nakden verilen alacağı ispat etmekle yükümlüdür.
Davacı, … 24. Noterliğince tanzim edilen 27/03/2003 tarihli vekaletname ile, … plakalı araçtaki 1/2 hissesini dilediği bedel ile ile dilediği kişiye satması, satış bedelini alması ve sattığı kişiye adına trafikte tescilini yaptırması için davalı … ile dava dışı … ‘a vekaletname vermiştir. Vekaletnamede, davacının bu vekaletten dolayı davalı vekile borçlu olduğuna dair her hangi bir ifade yer almamaktadır. Davalı, bu vekaletnameye istinaden, vekaletnameye konu araçtaki davacının 1/2 hissesini, … 24. Noterliği’nin 13 Temmuz 2004 tarih 5123 yevmiye numaralı Kat’i Araç Satış Sözleşmesi ile, dava dışı … vekiline 60.000.000.000 TL bedel karşılığında satmış, satış bedelinin tamamını aldığını da Satış Sözleşmesinde beyan etmiştir. Dolayısıyla, davacı hakkındaki icra takibinin dayanağını oluşturan … 24. Noterliği’nin 20 Eylül 2000 tarih, 44986 yevmiye numaralı vekaletnamesinde yer alan “oto alım satımından doğan” borcun varlığı davalı alacaklı tarafından ispatlanamamıştır. Davalı tarafından, sözü edilen vekaletnamede yer alan ve “veya bu şahıstan almış olduğum para borcum” şeklinde ifade edilen para borcunun varlığını kanıtlayacak bir delil de mahkemeye sunulmamıştır. İlk derece mahkemesince “(…) davacının senedin araç satışının teminatı olarak verildiğini belirtmesine karşılık herhangi bir yazılı belge ibraz etmediği, icra takibinin dayanağının nakden verilen para olduğu…” şeklindeki gerekçe ile ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş ise de, yukarıda da değinildiği gibi, menfi tespit davasında borcun varlığını ispat külfeti borçluya değil, alacaklıya aittir. Takibin dayanağı kambiyo senedi veya adi nitelikte borç ikrarını içeren bir senet olmayıp, dava dışı vekil ile davacı arasındaki vekaletnamede yer alan ve yukarıda belirtilen ifadedir. Bu açıklamalar doğrultusunda, davalının, icra takibine konu alacağını ispat edemediği kabul edilerek, davacının menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken, ispat külfeti ters çevrilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. İlk derece mahkemesinin kararının bu nedenle bozulması gerektiği kanaatiyle, kararın onanması yönündeki sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyoruz.