Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2017/1954 E. 2017/9385 K. 11.10.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2017/1954
KARAR NO : 2017/9385
KARAR TARİHİ : 11.10.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı, davalı ile arasında 02.11.2011 tarihinde akdedilen sözleşme ile davalı derneğin 15 kişiye kurs verdikten sonra kurs bitim tarihinden itibaren 3 aydan az olmamak üzere kursiyer sayısının % 90’ı kadar kişiyi istihdam ettirmesi yükümlülüğüne girdiğini ancak davalının bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, yeterince işçi çalıştırmadığını ileri sürerek, istihdam edilmeyen kişi sayısına göre toplam idari giderler olan 9.552,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, sözleşme gereği üzerine düşen tüm yükümlülüğü yerine getirdiğini, kursiyerleri istihdam etmek için yeterli gayreti sarfettiğini ancak kursiyerlerin çalışmak istemediklerini yazılı olarak bildirdiklerini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince istihdam yükümlülüğünü yerine getirmeyen davalıdan sözleşme gereğince ödemekle yükümlü olduğu bedelin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece 28.05.2014 tarihli bilirkişi raporu alınmış; raporda davalının üzerine düşen yükümlülüğü yerine getirdiği, ancak kursiyerlerin çalışmak istemediklerini yazılı olarak bildirdikleri, artık sözleşmeye göre davacı kurumun kursiyerlerin yerine istihdam edilmek üzere işçi bildirmesi gerekirken, bunu yapmadığı, dolayısıyla davacının sözleşmenin 23.4. maddesinin uygulanmayacağı yönündeki iradesini ortaya koyduğunu, bu durumda, davalının sözleşmeye aykırı davranmış olduğunun kabul edilemeyeceği belirtildiğinden, mahkemece de bu görüş benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, davanın dayanağı olan taraflar arasında imzalanan 02.11.2011 tarihli “Eğitim Hizmetleri Sözleşmesi” nin 23. maddesi incelendiğinde, davalının istihdam taahhüdü altına girdiği, bu anlamda istihdam gerçekleşmediğinde sorumlu olması gerekenin davalı olduğu açıktır. Sözleşmenin 23.04. maddesinde “İstihdam edilenlerin ayrılması durumunda, istihdam yükümlülüğü belirlenen asgari süreler içerisinde mezun kursiyerler arasından, yeterli olmaması halinde diğer kursiyerler arasından, yeterli olmaması halinde aynı/yakın alanlarda eğitim almış kişiler öncelikli olmak üzere Kuruma kayıtlı işsizler arasından tamamlanır. Bu durumda İdare tarafından gönderilen kursiyerler arasından istihdamın gerçekleştirilmesi zorunludur.” ifadesi bulunmaktadır. Davalı, her ne kadar, üstüne düşen yükümlülüğü yerine getirdiğini ispat açısından, kursiyerlerin çalışmak istemediklerine ilişkin yazılı beyanları sunmaktaysa da, davalının sorumluluğu burada bitmemektedir. Anılan maddede belirtildiği üzere, istihdamın farklı şekillerde tamamlanması gerekirdi. Davalı ancak üzerine düşen tüm yükümlülüğü yerine getirdiğini usulüne uygun delillerle ispatladığı halde sorumluluktan kurtulabilir. Davalının sunduğu deliler arasında, anılan hususu ispatlar yeterli delil bulunmamaktadır. Kaldı ki, bilirkişi raporunda belirtildiği gibi, bu durumda davacının yükümlülüğünün başladığından da söz edilemez. Anılan Eğitim Hizmetleri Sözleşmesi’nin 10.11. maddesinde “İstihdam yükümlülüğünün kısmen yerine getirilmemesi halinde ise istihdam edilmeyen her bir kursiyer için, kursiyer zaruri gideri ve kursiyer sigorta prim gideri dışında toplam kurs giderinin mezun kursiyer sayısına bölünmesi ile bulunan kişi başı ortalama maliyet yüklenicilerden geri alınır veya varsa bunların alacaklarından mahsup edilir.” denilmektedir. Hal böyle olunca, sözleşmenin 10.11. maddesi ile bilirkişi raporuna davacı tarafın yaptığı itirazlar birlikte değerlendirilmek suretiyle, gerektiğinde yeniden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine açık, ayrıntılı ve gerekçeli rapor tanziminin sağlanarak, hasıl olacak sonuca göre, hüküm tesisi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/10/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.