Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/5194 E. 2018/12128 K. 13.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/5194
KARAR NO : 2018/12128
KARAR TARİHİ : 13.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı, 15.05.2012 tarihinde bodrum ters dubleks daireyi dava dışı …’dan satın aldığını, …’ın da aynı yeri yaklaşık 7 ay öncesinde davalı müteahhitten satın aldığını, 2 ay oturduktan sonra Temmuz 2012’den itibaren alt katın camlarından su dolarak evin içine su girdiğini, daire ve binanın çevresine yeterli izolasyon yapılmadığından tüm odalara su sızdığını ve sızan suyun lağım gibi koktuğunu, pis su giderinin yeterli seviyede yapılmadığını, çocuk odasının çatlayarak dönem dönem küf olduğu, üst katın tuvaletinin yatak odasının üstünde olduğunu ve sızan sularla yatak odasının kullanılmaz hale geldiğini, pis su giderinin yeterli ve tam yapılmaması nedeni ile pis suyun taşarak apartman çevresine ve bir süre sonra da evin içine girdiğini, davalı müteahhidin binayı gereği gibi inşa etmediğini ileri sürerek HMK’nın 107. maddesi uyarınca inşaata ilişkin eksikliklerin tespiti ile tespit edilecek eksikliklerin giderilmesine veya tespit edilecek tadilat giderlerinin davalıdan yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacı ile arasında akdi ilişki bulunmadığını ve davanın husumet yönünden reddi gerektiğini, her hangi bir ayıp bulunmadığını, aksi kabul edilse dahi süresinde ayıp ihbarı yapılmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı eldeki dava ile dava dışı …’dan satın aldığı ters dubleks dairenin ayıplı olduğunu ileri sürerek inşaata ilişkin esikliklerin tespitini ve tespit edilecek eksikliklerin giderilmesini veya tadilat giderlerinin davalı müteahhitten tahsilini istemiştir. Davalı, davanın reddini istemiş; mahkemece, alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir. Dava tarihi itibari ile yürürlükte olan 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi, hizmet; bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti, sağlayıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye hizmet sunan gerçek veya tüzel kişileri ifade eder şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Somut uyuşmazlıkta, davalı yüklenici sıfatı ile konut yapıp satan satıcı ve davacı da tüketici konumundadır. Bu nedenle, her ne kadar Yargıtay 17. HD’nin 2014/17135 E. – 2014/16936 K. sayılı ve 25.11.2014 tarihli kararı ile Asliye Hukuk Mahkemesinin yargı yeri olarak belirlenmesine karar verildiğinden ve söz konusu karar bağlayıcı olduğundan görev hususu bozma nedeni yapılamamış ise de; mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde 4077 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmektedir. O halde, mahkemece, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 sayılı Kanun kapsamında olduğu kabul edilerek, dava konusu taşınmazda davacının ileri sürdüğü ayıpların bulunup bulunmadığı, bulunması hainde açık veya gizli ayıp olarak nitelendirilmesi ve buna bağlı olarak da Kanunun öngördüğü ihbar sürelerine uyulup uyulmadığının belirlenebilmesi amacı ile taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu alınarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bent gereğince davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.